20

1.6K 128 34
                                    

"Yav anacım şimdi değil. Yok diyorum yok ben sana haber edeceğim... Daha Aysel'le konuşmadım anne. Tamam anam tamam haber edeceğim ölsem unutmam ararım seni..."

Ecevit sabrının son kırıntılarında dinledi telefonun diğer ucundan konuşan annesini.

"Evladım ölmeden göreyim bari birinizin güzel gününü diye telaş ediyorum. Hemen git Aysel'in yanına Ecevit'im. Ha oğlum damat bohçasına alınacakların var hala, aceleye getirme resmi nikahı da hakkımı helal etmem!"

Bu cümleyi son otuz dakikada dördüncü duyuşuydu Ecevit'in dördüncüden sonrasına dayanamadı.

"Anacım, kapat."

Ve beklemeden kendisi kapattı. Sabırlı adamdı da konu özel hayatı olunca tahammülü çok azalıyordu. Ona kalsa düğün yapmadan nikahı kıyar Yıldız'ı da kaptığı gibi ülkenin neresini isterse oraya balayına kaçardı.

Ne güzel olurdu...

Yalnızca ikisi olsa. Kimsenin adı sanı geçmese. Yıldız etrafında çıtı pıtı dolansa, hiç durmadan konuşsalar, dokunsalar, öpüşseler, sevişseler... Ne güzel olurdu!

Telefonu komidinin üzerine fırlatır gibi bırakıp sertçe yatağa devrildi. Sol kolunu dirsekten kırıp başının altına aldı ve tavana bakarken bir yandan da son günlerini geçirdi birer birer gözünün önünden.

Hepsi bol Yıldız doluydu. Hele sonları... Aldığı derin nefesle şişirdi göğsünü. Az önce fırlatmamış gibi geri uzandı telefonuna. Bu mesaj işlerini başkası yapsa ergen ergen işler der estafuğrullah çekerdi de gönlü şenlenip de sevgilisi aklına düşünce eli dursa kolu durmuyordu.

"Güzelim." yazıp gönderdi. Öylesine yazdı bir haber almak için. Kaç saat olmuştu konuşmayalı, özlüyordu yüreği.

İki dakika ya bekledi ya beklemedi mesaj sesiyle aydınlandı telefonu.

"Sevgilim."

Kendi kendine seslice 'Sevgilin kurban olsun sana' diye mırıldandı okuduğu mesajla.

"Ne yapıyorsun yavrum, ablan gitti mi?"

Hemen cevap alınca gülüşü büyüdü yüzünde.

"Gitti. Pijamalarımı giyiyorum şimdi yatacaktım ben de."

Ecevit mesajın başında madem Aysel gitti hemen arayayım diye düşündü ancak devamını okuyunca aklı bir karıştı.

"Hmm."

"Hıhım."

"Nasıl geçti ablanla görüşmen."

"Güzeeeel."

Ecevit Yıldız'ın bu uzatmalı güzel deyişteki nazlanmalarını, omuz kırışlarını hayal edince dişleri kamaştı iyice.

"Demek güzel. Hani bir görsem ne kadar güzel geçmiş?"

"Nasıl görsen?"

"Seni görsem."

Yıldız şaşkınlıkla gülümsedi. Anladığı mı oluyordu şu an?

"Fotoğraf mı at diyorsun sen?"

"Diyorum valla Yıldız. Ya da şu görüntülü arama işinden yapalım mı?"

Ecevit cevabı bekleyemedi tekrar yazdı.

"Ya da sen beni eve al güzel gözlüm. Geleyim mi hemen yanına?"

Yıldız ekrana şaşkınlıkla bakıyordu. Bu adam bırak fotoğraf istemeyi bu kadar uzun mesajlaşmazdı bile. Vay be! Biraz yakınlık neler getiriyordu işte...

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Mar 07 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

PROZACHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin