11

2.7K 121 27
                                    

Sabaha karşı uyanan Yıldız birkaç saatlik uykuyla da olsa Ecevit rahat etsin diye yavaşça yataktan süzüldü. Gün aydınlanmak üzereydi ve bu geçen birkaç saat onun için deliksiz geçireceği sekiz saatlik bir uykuya bedeldi.

İlk iş İsmet'e mesaj atıp ne yaptığını sordu. Eve gitmiş olmasını ve uyuduğunu umsa da anında mesajına gelen cevapla aşağıda arabada beklediğini öğrendi.

Şu an Yıldız en çok Baran'ı düşünüyordu.
Gün ağarıp da kuyumcuyu açtığında etraftan Ecevit bıçaklanmış laflarını duyarsa çocuk perişan olurdu.
O yüzden onun alınıp buraya getirilmesi lazımdı.

Ecevit'in bir annesi bir de kardeşi Erdem vardı bu hayatta. İkisi de Çanakkale'de olduğundan Ecevit'e sormadan onlara haber verirse kızacağını biliyordu, bu düşünceyi şimdilik rafa kaldırmıştı.

İsmet uyumadığı için ondan kendisine ve Ecevit'e kıyafet getirmelerini rica etti. Bunun için Aysel'i de evden alması gerekecekti. İkisi neler yapacaklarını kararlaştırınca İsmet mahallenin yolunu tuttu, Yıldız da önce Aysel'i arayıp uyandırdı kısaca durumu anlattı. Kendi evinin anahtarı Aysel'de vardı, evinde ise Ecevit'in ilk ilişkiye başladıklarında ona verdiği kendi evinin anahtarı. Aysel'le İsmet hallederlerdi işte...

Sonra Ecevit'in zinhar izin vermediği koltuğa kıvrılıp onu izlemeye başladı.

Bitmiş olan serumun da etkisiyle güzel güzel uyuyordu. Damar yolu duruyordu ama serum çıkarılmıştı bile. Bunca şeye nasıl uyanmamıştı hayret ediyordu.
Yıldız hangi ara serum takıldı hangi ara çıkarıldı bilmese de Ecevit'in bu huzurlu duruşundan son derece memnundu. Uyusun da büyüsündü. Daha ne kadar büyüyebilirse büyüsündü. Tüm evren Ecevit olsun o kadar büyüsündü bu adam.

Hayat kısaydı.
Hayat bir gecede kısacık bir anda insanın elini ayağını titretecek, onun yerine benim canımı al dedirtecek kadar kısaydı.
Edilen her laf yutulur, her tükürülen geri yalanırdı.
Söz konusu Ecevit'se bu böyleydi artık. Dün gece ölüp ölüp dirildiği her an geçen iki yılın pişmanlığını yaşamıştı. Bir daha ne kendine ne Ecevit'e bunu yaşatamayacak kadar korkmuştu Yıldız.

Bundan sonra veryansındı dünya. Bir Ecevit vardı gerisi teferruattı.

İki yıl evvel ayrılıklarına sebep olan şeyi düşündü Yıldız. Şimdi böyle aşka geldi diye gözünde küçülmüyordu olan biten. Yine olsa yine kızar yine burnundan getirirdi ama bırakır mıydı onu? Asla.

2 yıl önce...

"Telefonun hep açık olsun bak."
"Tamam sevgilim."
"Aradığımı gör. Görmezsen bile görür görmez dön bana. Aklım sende."
"Hiç kalmasın Ecevit. Kız kıza olacağımız basit bir gece. İlk kez böyle bir mekana girmiyorum üniversite hayatım boyunca da gittim kaç kez. Ben kendime sahip çıkarım güven bana."
"Güzelim it kopuk her yerde. Bir de buraya gelen alkole gelir, birileriyle tanışmaya gelir... Birinin seninle tanışmak isteyesi tutar falan. Telefonum her an açık bir çağrına bakar gelir alırım seni."
"Mahalleden buraya uçacak mısın?"
"Gerekirse evet."
"Sakın hız falan yapma. Kendine dikkat et. Ben çıkmama yakın ararım... O saatte uyursun belki gelir misin beni almaya geç olur belki."
"Sorduğun soruya bak. Emrine amadeyim. Sakın taksi falan çağırayım deme."
"Anlaştık sevgilim. Görüşürüz."
Ecevit, Yıldız'ın arabadan kuru bir görüşürüzle inmesine elbette razı değildi. Yaklaşıp ilk kez öper gibi bir hassasiyetle dokundu dudaklarına. Küçük bir öpücük kondurdu. Yıldız'ın hemen kapanan gözleriyle hafifçe gülümseyip bir kez daha ama daha uzunca öptü sevdiği kadını. Kırılacak bir antika gibi hassasiyet gösteriyordu. Aksi mümkün değildi ki Ecevit için.
"Görüşürüz." diye fısıldadığında ancak kendine gelen genç kadın daha da gülümsetti Ecevit'i. Yıldız içeri girene kadar peşinden izledi. Arabayı çok az ileri alıp karşıya geçti ve valeye teslim etti. Hemen gece kulubünün karşısında yer alan güzel restorana girdi. Arabayı valeye teslim edip içeri geçtiğinde kendisi için oturacak yer seçerken bile karşıyı görebilmenin derdindeydi.
Ecevit daha kapalı büyümüş ne kulüpte ne barda işi olmamış bir adamdı. Gittiği tek alkollü mekan meyhaneydi onda da herkesin edebiyle durmasını bildiği yerleri tercih ederdi. Ama madem sevgilisi istiyordu ayak uydururdu Ecevit de. Yıldız için yapamayacağı ne vardı ki?

PROZACHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin