7

3.7K 139 13
                                    

Ecevit'in yeni yoldaşı, tansiyon holterini medyada görebilirsiniz...

Ecevit gün içinde işi gücü Baran'a bırakmış tüm gün arka odada yalnızca oturup dinlenmiş tezgahın arkasına bile geçmemişti. Geçmemişti ama tıkır tıkır işleyen zihni ona huzur vermemişti. Ne yapıp edip Yıldız'a durumu ya soracak ya da utanmayı çekinmeyi bir kenara bırakıp Aysel'e danışacaktı.

Aysel'le Ecevit'in muhabbeti Yıldız'la olandan çok daha eski bir dostluktu.
Aysel evlenip de bu mahalleye ilk geldiğinde eşi Mehmet'ten ötürü aralarında güzel bir arkadaşlık oluşmuştu. Ecevit ve Mehmet hala yakın olsa da Aysel eli mahkum eskisinden daha uzaktı. Yine de aralarındaki muhabbet tamamen ölmemişti.
Gidip sorsa emindi ki Aysel ona düzgün bir dille anlatır elinden gelecek bir şey olursa kesin söylerdi.
Ama işte erkeklik gururu bırakmıyordu yakasını.

Ne diyecekti 'Aysel kardeşim  selamınaleyküm ben hala bacına kör kütük aşığım da bir de üstüne geçen hastaneye gidince bana bir haller oldu nesi var de bir hele' mi?

Olmazdı böyle.

Kendini yediği yerde dışarıyla tüm bağı koptuğundan hali nasıl oldu diye gelen Aysel'in sesini de duymamıştı.

Ustam dinleniyor hemen çağırayım diyen Baran'a engel olan kadını duysa anında atardı kendini dışarıya. Akşam dükkanı kapatmak için ayaklandığında Baran gün sonu raporu verirken öğrendiği bu bilgiyle duvara kafa atacak olsaydı da içinden bir sabır çekip çıktı. Kepenkleri indirip ayrıldıklarında eve gitmemiş bugün dükkanda da yemek yemediğinden meydandaki kebapçının yolunu tutmuştu.

Ecevit'in en büyük eksiği yemek yapmaya yanaşmamasıydı. Hiç bilmiyor değildi her erkek kadar et yemeği pişirir mangalına rakip tanımazdı ama bir başına olduğundan mıdır nedir mutfağa girmezdi.

Üstelik zamanında mercimek çorbası yapmayı bile öğrenmişti.

Yıldız hastalanıp da yatağa düşünce gece gizli saklı kızın evine sızdığında hiçbir şey yemediğini görünce zorla Yıldız'dan tarif alıp kaynatmış bir tas da olsa içirmişti de üstelik. Hem de bol limon ve acı ekleyip Yıldız'ın her nazını niyazını seve seve kabul ederek.

Ama iş kendine gelince olmuyordu işte... Ecevit istiyordu ki o hastalanınca çorba pişirecek bir Yıldız'ı olsun.

Kebapçıya girince içinin almayacağını bildiğinden vazgeçip yalnızca çorba istemişti. Lokantanın sahibi Kahraman masasına geldiğinde iki eski arkadaş hal hatır sormuş en yakın zamanda meclisi toplamak için sözleşmişlerdi.

İyi de olurdu. Ecevit'in bu kafayı bir dağıtası vardı ki bir daha hiç toplayamasın.

Eve dönerken yine gözü sokağın başındaki evde dolanmış balkonda gördüğü kadınla adımları sekteye uğramıştı. Bir baş selamı verip aynı şekilde karşılık alınca yoluna devam etmişti.

Arkasından gözlendiğini bilmeden gitmişti öylece. Bilseydi durur muydu Ecevit? Hangi kuvvet engel olabilirdi ona Yıldız'dan başka?

Eve geçtiğinde ocağa bir çay suyu koyup duşa girdi.

Girdiğine de bin pişman oldu.

Duşa kabin üstüne üstüne gelip buhardan daraldığında canhıraş attı kendini dışarı. Banyodan çıkıp derin nefesler almaya çalışarak odasına geçti. Yatağa oturup soluklanması gerekti sakinleşmesi için. Titreyen ellerine baktı. İçinden kallavi bir küfür etti.

Bu iş böyle olmayacaktı. Sabah gerçekten de bir doktora görünse iyi olacaktı.

Çayı demleyince evin tüm camlarını açtı yetmedi kapının önüne çıktı bahçedeki ikili koltuğa çöktü. Biraz gökyüzünü izledi. Yıldızlara baktı. Gözlerini kapattı gecenin serin rüzgarını hissetti. Biraz rahatlayınca bir bardak çay aldı ama sigara yakmadı. Eli varmadı böyle bir günün üstüne.
*
Sabah ilçenin merkezindeki özel hastaneye giden adam doktor muayenesi, kan tahlili, ekg, göğüs filmi derken öğlen etmişti.

PROZACHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin