1. Bölüm: ‹Tanışma›
"Abi lütfen-"
"Benim Slyterinli bir kardeşim yok!"
O gün başlamıştı arkadaşlığımız. Abimin beni reddedişinin ardından koşarak zindanlara inmiştim. Ortak salonda rahat olamayacağımı anlayınca da boş bir sınıf aramıştım.
Gecenin bir vaktiydi. O kadar kaptırnıştım ki kendimi ağlamaya sınıfa giren kişinin farkında değildim.
Burun çekişle kaldırdım başımı. Onun gördüm. Sessiz kaldım ve ağlamaya devam ettim.
Aradan biraz geçti. Güneş çoktan batmış yerini aya bırakmıştı. Tutamadım kendimi sordum. "Niye ağlıyorsun?"
Şimdi kaybolacağım gözlere ilk bakışımdı o an. "Sen niye ağlıyorsun?" dedi bana.
"Önce ben sordum."
Yanıma doğru kendini kaydırdı "Abim yüzünden."
Gözlerim doldu.
"Peki sen?" demişti çocuk.
"Abim yüzünden..."
"Onun çoktan yeni bir kardeşi var." demiştik aynı anda.
Biraz daha yaklaşarak sormuştu "Düşündüğüm kişi misin?" ardından "Potter'ın kardeşi misin?" diye sormuştu.
Kafa sallamakla yetindim. Bir süre sessizlik oldu. Ağlamam biraz hafiflediğinde konuştum "Ailemdeki herkes Gryfindor ama ben istemedim ki Slyterin'e seçilmek."
Gözlerimi pencerenin ardındaki göğe diktim "Abimle konuşmak istedim. O beni reddetti. Çoktan Sirius Black'i kardeşi kabul etmiş."
Yanıma çevirdim bakışlarımı. O an sanki çocukta bunu beklermiş gibi konuştu
"Ailemdeki herkes Slyterin. Abimse değil. Onu yine de sevdiğimi söylemek istedim. Dinlemedi. Potter'ı çoktan kardeşi kabul etmiş."
"Hogwarts'daki ilk haftamız bu kadar berbat olmamalıydı."
"Berbat edenler abimiz olmamalıydı."
Çocuk kafasını sallayıp tekrar gömmesine fırsat vermeden elimi uzattım."Laresa Annabel Potter"
"Regulus Arcthurus Black"
°°°
Geçen onca yıl şimdi beşinci sınıfa başlıyorduk. O günden sonra o kadar yakın arkadaş olmuştuk ki. Binamızdan olanlar arkadaşlığımıza saygı duyarlar, diğer binalarsa sevgili sanardı.
Sandığımı zar zor trene çıkardıktan sonra heyecanla trenden atladım. Annemin yanağına bir öpücük kondurduktan sonra babama sarıldım.
Abim çoktan arkadaşlarının yanına gitmişti. Babamın kollarında ayrılırken arkada gözüme siyah saçları ve gri gözleriyle mükemmel bir surat çarpmıştı.
"Bir dakikaya geliyorum anne."
Koşarak sırtına atladım.
"Laresa!"
"Beni aradığını biliyorum Reg."
"Tabiki seni arıyordum. Başka kimi arayabilirim ki?"
"Hımm Annabel'i?"
"Aynen Laresa aynen. Yüzüncü kez aynı espriyi yapmamış olsan daha iyi olabilirdi."
"Neyse seninkilerle vedalaştın mı?
"Onlar çoktan gitti."
"Vedalaştın sayıyorum o zaman, hadi benimkilerin yanına."
Utangaçlıkla reddetmişti.
"Benimkiler herkesi kabul eder. Hatta abini kabul ettiler bile."
Ben Reg'i yanımda sürüklerken o mızmızlanmaya başlamıştı bile.
"Çocuklarımızın Black'lere ayrı bir zaafı olduğunu düşünüyorum." babamın bu söylediğine annem de katıldığını belirten bir mırıltıyla karşılık vermişti.
"Alınma canım ama annenizi pek sevmem. Lakin böyle oğullar yetiştirebileceğini hiç düşünmezdim."
"Teşekkürler Mss. Potter."
"Tren kalkıyor çocuklar hadi binin."
"Sizi seviyorum anne, baba."
"Dikkat et tatlım. Sende Regulus."
Annemlere el salladım.
"Reg daha önce kompartman bulmalıydık. Şimdiye hepsi dolmuştur."
"Annesini göremeyene kadar el sallayan ben değildim Esa. Yine de bir turlayalım. Bulamazsak Barty mutlaka bir kompartman bulmuştur."
"Onlarla olmayı pek sevmiyorum Reg. "
"Ayakta kalmamızdan iyidir yine de değil mi?"
Uzun bir arayış sonunda kalan bir boş kompartmana oturduk. Regulus hem benim hem kendi sandığını yerleştirdikten sonra karşımdaki koltuğa çökmüştü.
Cebimdeki çikolata kurbağalardan birini ona uzattım.
"Ee yazın nasıldı? Bakıyorum da kas yapmışsın." dedim gülerek.
Regulus gülmeme karşılık verirken kendide gülmeye başlamıştı "Sırf sandığını taşımak için yaptım. Nasıl oluyorda benimkinin üç katı ağır oluyor?"
"Senden daha fazla ders alıyorum"
"Sadece bir ders"
"Çok şey farkettirir"
Regulus tam cevap verecekken yan taraftan gelen yüksek kahkahayla susmuştu.
"Sirius sizde kalmaya başladı..."
Yüzü asılmıştı. Bu yüzden o ikisinden, abim ve Sirius'dan, nefret ediyordum.
Onu neşelendirmek için şakacı bir ses tonuyla konuştum "Evet. Misafir odamıza çöktü bile ama üzülme bir misafir odamız daha var. İstediğin zaman sende çökebilirsin."
"Annem o gidince deliye döndü. Bende onu bırakamam. O yine de benim annem."
Şakacı bir cevap veremezdim. Bu sefer kırılabilirdi. Sadece ellerimi uzattım. Onun ellerini yakalayınca anlayışlı bir bakış göndermekle yetindim.
Bu "Seni anlıyorum." ve "Ne olursa olsun yanındayım." demekti.
Regulus'la her zaman kelimelere ihtiyaç duymuyorduk. Bakışlarımız kelimelerden daha çok işe yarıyordu"Araba ne zaman gelecek acaba?"
"Çok şeker yemiyor musun sence de Laresa?"
"Bana değil ki sana alacağım."
"Bana mı?"
"Dedim ya, sana alacağım. Remus bir keresinde çikolatanın insana kendini mutlu hissettirdiğini söylemişti."
"Onlarla konuşmadığını sanıyordum."
"Sadece Remus ile konuşuyorum zaten.Aklı başında olan bir tek o."
"Neyse ben hele şu arabaya bakayım bir." diyip ayağa kalktım.
Kompartman kapısını açtım. Açmaz olaydım.
Yanımdaki kapıda gözümüz buluşunca kaşlarımı çattım. Bir süre abimle bakıştıktan sonra kapıyı çarparak içeri girdim.
"Hey! Noluyor?" diyerek şaşkınlıkla bana bakan Regulusa döndüm.
"Yan tarafta kim var?"
"Çapulcu bozuntuları."
"Kesinlikle!"
~~~~
681 kelime
Ya bu wattpad'da her bölğme etiket yazmak zorunda mıyız? Saçma bence.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Regulus Black: Siyah Gül
Fanfictionİki dışlanmış kardeşin arkadaşlığı... Birbirine aşık iki yakın arkadaş. Laresa Annabell Potter x Regulus Arcthurus Black