Bölüm Dört: Senin yüzünden suç işliyorum.

427 29 76
                                    

Ertesi gün son dersim akşam altıdaydı. Sabahki dersten sonra yurt odama dönüp ödevlerle uğraşmıştım. Oda arkadaşım ortalarda görünmediği için oda bana kalmıştı.

Üstüme bir şort ve mavi askılı geçirip sırt çantamı omzuma astım. Sallana sallana kafeteryaya yürürken telefonum titredi.

Dan: Yardımın lazım

Ben: Yarım saat boşum. Söyle bakalım.

Dan: Soyunma odasında dizliklerimi unuttum ve antrenmana Koç Powell geldi

Dan: Beş dakikaya antrenman başlıyor ama salondan çıkamıyorum

Derin bir iç çektim. Powell adı belayla eşdeğerdi resmen.

Ben: Erkek bir arkadaşından iste??

Dan: Denedim!! Herkes derste veya kampüs dışında

Dan: Lütfen :(

Ben: İçerde yanlış bir şey görürsem seni mahkemeye veririm

Dan: Kabul

Dan: Hapishane Powell'ın azarlarından iyidir

Erkekler soyunma odasının ve Daniel'ın dolabının tarifini aldıktan sonra çantamı kafede bir sandalyeye bırakıp spor binasına yürüdüm. Gerçekten vefalı bir arkadaştım ama bazen acaba olmasam mı diyordum.

Odanın kapısını araladığım sırada içerinin boş olması için dua ediyordum. Arkalardaki duşlardan hafif bir su sesi geliyordu. İçerde birileri varsa bile işim kısaydı ve onlar çıkmadan ben dizlikleri alıp kaçabilirdim.

Kapıdan içeri bir göz attım. Ortalara oturulacak banklar konmuştu ve duvarlar tamamen metal kapaklı dolaplarla kaplıydı. Neyse ki buranın ışıkları çalışıyordu. Ortalıkta kimse görünmüyordu.

Parmak uçlarımda ilerleyerek Dan'in 58 numaralı dolabını aradım. Bulmak sandığım kadar kolay olmadı. Nihayet bulduğumda bir sürprizle karşılaştım: kilitliydi.

Ben: DANIEL

Ben: Kilitli bu!!!

Dan: Kahretsin doğru

Dan: Tel tokan var mı? Var de

Bebek saçlarımı tutturduğum tokayı çıkarıp elime alırken burada kamera olmaması için dua ediyordum. Yoksa erkek soyunma odasına sızan kız olarak okul tarihine adımı altın harflerle kazıyacaktım.

Ben: Senin yüzünden suç işliyorum

Ben: Neyse, bekle

Tokayı kilide sokup kurcalamaya başladım. Birkaç saniye sonra kilit içimi rahatlatan bir klik sesiyle açıldı.

Ama dizlikleri görüp uzandığım esnada havada bir şeyin değiştiğini hissettim. Erkek şampuanıyla karışık bir buhar bulutu üstüme çullanmış gibiydi.

Tehlike çanlarım çalmaya başladı. Elimde dizliklerle donakaldım.

"Burada ne yapıyorsun Sarah?"

Kah. Ret. Sin.

Dolabı hemen kapatıp kilitledim ve arkama döndüm.

İki kez kahretsin. Hatta dört kez.

Beline gri bir havlu bağlamış ıslak Brian karşımda duruyordu. Koyu kahve saçlarından akan sular göğsündeki damlalarla birleşip havlunun yolunu tutuyordu. Eğer havlu olmasaydı...

Tanrım, bu çocuk hep sporcuydu ama belli ki son gördüğümden beri spor salonuyla sıkı fıkı bir ilişkileri olmuştu. Kasları inanılmaz gelişmişti.

But First, Apocalypse [TÜRKÇE]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin