"Christopher?"
Gözlerini açabilmek için kendini zorladı. Duyduğu sese yaklaşmak istedi.
"Uyan artık."
Göz kapaklarının üzerindeki ağırlık yavaşça kalktı. Gözlerini açıp karşısındaki hiçbir şeye baktı. Önünde, yanında, arkasında hiçbir şey yoktu.
"Sen kimsin?"
Suyun altındaydı fakat nefes alabiliyor ve konuşabiliyordu. Ölmüş ve belki de araftaydı.
"Ben hiçbir şeyim. Ve sen benim her şeyimsin."
Christopher kaşlarını çattı. "Bu ne demek oluyor?"
"Yakında anlayacaksın. Ama artık uyanman gerekiyor. Uzun zamandır dinleniyorsun. Artık yaşamalısın."
"Ben öldüm ama." ölmüştü. Arkadaşları onu öldürmüştü. Hem de hak etmeyeceği bir ölüm sunmuşlardı ona.
"Seni yaşattım, seni kurtardım."
"Nasıl?"
"Göl seni korudu, bedenini korudu. Ruhuna sahip çıktı. Chris sen yaşamalısın."
Ona sadece annesi Chris derdi. Annesini hatırladı, kardeşlerini...
"Annem, kardeşlerim onları görebilir miyim?"
"Onlar öldü Chris. Onlar uzun zaman önce öldü."
Christopher şaşkınca kaşlarını kaldırdı. "Ne? Nasıl?!"
"Her şey değişti Chris. Sadece sen aynı kaldın. Olayın üzerinde yüz altmış yedi sene geçti."
"Ne!" bir kez daha şaşırmıştı. Duyduklarına inanmak mümkün değildi.
"Ailen öldüğünü asla öğrenemedi. Annen sen gittikten beş sene sonra kalp krizi geçirip öldü. Küçük kız kardeşin sahiplendirildi. Büyük erkek kardeşin yaşı gelince orduya verildi. Savaş hala devam ediyordu. Düşman kurşunu ile can verdi büyük erkek kardeşin."
"Ya kız kardeşim?"
"Önce annesi, sonra abisinin ölümüne dayanamadı. Abisinden sonra o da intihar ederek canına kıydı."
Christopher'in boğazı düğümlendi. Ağlamak istedi ama gözyaşlarını hissedemedi bile. "O halde ben neden yaşıyorum?" diyerek mırıldandı.
"Yaşamalısın, Chris sen yaşamalısın."
"İstemiyorum! Ailem yanımda olmayacaksa yaşamak istemiyorum!"
"Christopher Chan öldü. 1856 yılında öldü zaten. 2023 yılındayız ve sana yeni bir hayat sunuldu. Ailen reenkarne olup geri döndü. Ya sen? Sen neden yaşamayasın?"
"Döndüler mi?"
"Evet. Kız kardeşin doktor oldu. Erkek kardeşin biraz haylaz ama bir polis memuru. Annen güzel bir evlilik yaptı. Üç çocuğu var ve çok mutlu."
"Beni tanımıyorlar mı?" Christopher onlara bir kez de olsa sarılmak istedi.
"Geçmiş hayatlarınızla ve şimdiki hayatınızda bir bağlantı yok. Birbirinizi tanıyamazsınız. Birbirinizin hiçbir şeyisiniz."
"O halde yaşamanın bir manası yok." omuzlarını düşürüp yüzünü astı.
"Hadi ama Chris. Sana güzel bir hayat sunuyorum. Neden yaşamayı reddediyorsun? Artık hiçbir şey eskisi gibi değil. Olmayacak. Seni koruyacağım."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUN : HE'S CHRİSTOPHER!
FantasyBu hikayedeki tüm kurum ve kuruluşlar, mekan, zaman ve buna dahil olan her şey hayal ürünüdür. Gerçeklikle hiçbir alakası yoktur. Sene 1850. Kore büyük bir işgal altındayken hükümet savaşmak için yirmi yaşını geçen genç ve sağlıklı erkekleri toplar...