Eliyle gösterdiği yöne doğru baktım. Duvarın üzerinde kırmızı bir yazı yazıyordu. Maktülün kanıyla yazıldığı çok belliydi."17 kez Minho amir." duvara iyice yaklaştım. "17 kez seninle karşılaşacağız. Ve 17.sen olacaksın."
Gözlerimi şaşkınlıkla açmıştım. İşleyeceği 17 cinayet? Ve son kişi de ben olacaktım? Kimdi bu adam? Yine kimin canını yakmıştım da beni bir topluluk ile öldürmeyi düşünüyordu?
"Gel bakalım katil bozuntusu. Kimin öleceğini o zaman göreceğiz."
Arkamı dönüp olay yerinden uzaklaştım.
~
Chris Bang
Minho kapıyı açtığında uzandığım koltuktan yavaşça doğruldum. Yüzü beş karış asıktı yine. Gülümsedim. "Erkencisin?"
Terliklerini giyip yanıma doğru gelip ayak ucuma oturdu. "Katil neden senin peşinde?"
Katil benken mi? "O saldırının size olduğunu düşünmeye başlamıştım. Kim neden peşimde olsun ki?"
"Her şey birbiri ile bağlantılı. Ve o bağlantıda sen varsın. Bundan eminim."
"Neden birden bunları soruyorsun? Başka bir olay daha mı oldu yoksa?"
"Oldu. Fakat bu kez sen yoktun. Bu yüzden bir sonraki hedefin sen olduğunu düşünüyorum."
Saçma. "Bir planın vardır umarım."
"Var. Onu tuzağa çekeceğim. Seni yem olarak kullanacağım."
Arkaya doğru uzandım. "İşin sonunda ölmeyeceksem neden olmasın?"
"Korkma. Yanında olacağım." olmadın Lee Minho. Geçmişte yanımda olmadın.
"Tamam o zaman. Sabah konuşalım, uyuyacağım."
"Hıhım" kafasını sallayıp ayağa kalktı. Küçük odaya girip üzerini değiştirdikten sonra ışığı kapatıp evden çıktı.
~
Kapıyı açıp dışarı çıktığımda her zaman gördüğüm o manzara ile karşılaşmamıştım. Beni korumak için görevli olan o iki polis memuru ne kapıda, ne apartman girişindeydi. Hatta arabama binip dikiz aynasından baktığımda bile peşimde değillerdi.
Şaşkınlıkla Minho'yu aradım. İkinci çalışta açtı. "Ne var?"
Gözlerimi devirdim. "Bir kez olsun şu telefonu normal açamaz mısın?"
"Ne var Chris? Çabuk ol."
Nefesimi bıraktım. "Polisler yok. Senin haberin var mı?"
"Var. Şu andan itibaren yemsin. Katilin peşine düşmesini bekliyorum."
"Ne? Savunmasız mı bıraktın beni şu an? Ya siz yetişemeden benim de icabıma bakarsa?"
Biraz daha abartsam mı diye düşündüm ama bu kadarı yeterdi bence. "Uzatma Chris. Kapatıyorum."
"Bekle!" kapatmıştı.
Telefonu koltuğa fırlatıp homurdandım. "Aptal Lee Minho!"
Bazen gerçekten arkadaş olsak bu onlarda onu boğabileceğimi bile düşünüyordum. Gıcık. Fakat gerçekten arkadaş değildik ve ben ona anlayış gösterip tüm güvenini kazanacak olan o kişi olmalıydım.
"Mina?"
"Efendim Chris?"
"Senden bir şey isteyebilir miyim?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUN : HE'S CHRİSTOPHER!
FantasyBu hikayedeki tüm kurum ve kuruluşlar, mekan, zaman ve buna dahil olan her şey hayal ürünüdür. Gerçeklikle hiçbir alakası yoktur. Sene 1850. Kore büyük bir işgal altındayken hükümet savaşmak için yirmi yaşını geçen genç ve sağlıklı erkekleri toplar...