Göz kapaklarımdaki ağırlık yüzünden yavaşça araladığım gözlerimle karşımda Minho'yu görmüştüm. Yutkunup 'su' diyerek mırıldandığımda uyandığımı fark edip hızlıca yatağın yanındaki sürahiye uzanıp bardağa su doldurmuştu.
"Uzanmaya çalış." bir elinde bardağı tutarken diğer elini enseme yerleştirip doğrulmama yardımcı olup suyu içmemi sağladı.
"Teşekkür ederim." arkamdaki yastığı düzeltip oturmamı sağladığında yaram yüzünden yüzümü buruşturdum. Oturunca karnımdaki yara acımıştı.
"Ne oldu?"
"Vuruldun. Kim yaptı bilmiyoruz ama bulacağım."
Gülüp kafamı arkaya doğru attım. "Hep bulacağım diyorsun amirim."
İlk defa o da gülmüştü söylediklerime. Gülünce tavşan gibi görünmüştü. "Eh, en azından sen değil de başkalarının sizin peşinde olduğundan eminim."
"Sonunda suçlu damgasından kurtuldum yani."
"Tuhaf bir şekilde evet. Biri sizden bir şey istiyor. Sırada kim var bilmiyorum ama hepinizin peşinde. Ortak bir bağlantı bulmam lazım."
"Yardıma ihtiyacın olursa söyleyebilirsin."
"Olacak elbet." ayağa kalkıp yatağın başlığına doğru yaklaştı. "Tanık koruma listesine alıyorum seni. Bir süre gözetimimin altında kalacaksın."
"Ne kadar bir süre?"
"Katili yakalayana kadar?" yani hiçbir zaman.
"Yardımım dokunacaksa mutlu olurum."
"Şimdilik sadece iyileş Chris Bang. Kapında iki polis memuru var. Dinlenmene bak."
Kapıya doğru yaklaştığında gülümsedim. "Teşekkürler amirim."
Kapı kapanıp çıktığında yüzümdeki gülümseme silindi.
"Mina?"
"Canın yanıyor mu?"
"Çok değil."
"Kendini vurdurtmana gerek var mıydı?"
Gözlerimi devirdim. "Üzerimdeki şüpheyi kaldırmam gerekiyordu. Böylesi daha iyi. Hem daha gerçekçi oldu."
"Hiçbir şey umrunda değil, değil mi? Sağlığını bile önemsemiyorsun."
"Tek istediğim şey intikam." Hiçbir zaman intikamı düşünen biri olmamıştım ama sanki kalbimde kocaman bir taş vardı ve o taşı oradan kaldırmak için tüm bunları yapmam gerekiyordu. "Minho peşimde ve ondan intikamımı almadan beni yakalamasına izin veremem."
"Seni kimse yakalayamaz."
"Önce güvenini kazanacağım. Tıpkı onun yaptığı gibi. Sonra ise onu öldüreceğim. Bana yaptığı gibi..."
"Onu öldürmeyi başarabilecek misin?"
Rhino elimi tutan ilk insandı. Rhino bana yardım eden ilk insandı. Rhino samimi bir şekilde bana gülümseyen ilk insandı ve arkadaşım olduğuna emin olduğum tek insandı. Belki de bu yüzden en çok onun kurşunu canımı yakıyordu. Ne kadar ona sıkıca sarılmak isteyen taraflarım olsa da bir yanımda ondan ölesiye nefret ediyordu. "Onu öldüreceğim."
~
Akşamına hastaneden çıkmış ve Minho ile onun evine gelmiştik. Bir süre beni evinde ağırlayacaktı. Güvenini kazanmam için bir sürü fırsatım olacaktı.
"Şuraya uzan. Yastık ve battaniye getireceğim."
Gösterdiği koltuğa uzanırken homurdandım. "En azından nezaketen de olsa yatağında yatmamı söyleyebilirdin değil mi?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUN : HE'S CHRİSTOPHER!
FantasíaBu hikayedeki tüm kurum ve kuruluşlar, mekan, zaman ve buna dahil olan her şey hayal ürünüdür. Gerçeklikle hiçbir alakası yoktur. Sene 1850. Kore büyük bir işgal altındayken hükümet savaşmak için yirmi yaşını geçen genç ve sağlıklı erkekleri toplar...