"Ne olabilir?"
Belki de bir rüyanın üzerine bu kadar kafa yormam tuhaf görünmüş olacak ki Minho iki elini birbirine vurup konuyu kapattı. "Bu kadar yeter, yemeğini ye."
Nefesimi dışarı bırakıp dediğini yaptım ama kafamı kurcalayan milyonlarca soru yüzünden iştahım kaçmıştı bile...
~
Kendimi koltuğa attığımda uyumak için direnen göz kapaklarımı zorla açtım. "Amirim? Katil hakkında bir ipucu bulabildin mi?"
"Hayır."
"Bence katil o on yedi kişi."
"Ne? Saçmalama. Seni saymıyorum ama ben katil değilim."
"Hayır şimdi olaya şu yönden bak. Bu on yedi kişi neden ölüyor ya da ölmek zorunda? Pis bir işe bulaştıkları için belki de. Ve seni bilmem ama adam benim peşimde değil. Bence yaralanmamın tek sebebi o gün karakolda olmam. O saldırı sizeydi."
Tişörtünü katlayıp koltuğa fırlattı. "Bu zamana kadar kimsenin canını yakmadım."
"Nereden biliyorsun? Koskoca amirsin. Kimleri hapse tıktın, kaç kişi senin düşmanındır bir bilsen."
Kaşlarını çattı. "O halde 17.kişi kim? Sen değilsen?"
Doğrulup bağdaş kurup oturdum. "Benim daha iyi bir planım var."
"Neymiş o?"
"Yemi değiştirmek?"
"Sırada kimin olduğunu bilemeyiz ki?"
"Sırada kim var bilemeyiz ama senin olduğunu biliyoruz. Yeni yem sen olmalısın."
"Nasıl? Zaten tek tabanca takılıyorum. İstese peşime düşer."
"İstemesini sağla. Onu sinirlendir."
Gelip ayak ucumdaki boş yere oturdu. Uzun bir süre sessiz kaldıktan sonra kafasını kaldırdı. "Bir planım var."
"Yap o zaman."
Kafasını aşağı yukarı salladı. "Yapacağım." ayağa kalkıp yere fırlattığı mindere uzandı. "Uyu artık." diğer tarafa dönerken yorgun bir şekilde mırıldandı. "İyi geceler."
Koltuğa uzanıp kafamı kolumun altına yasladım. "İyi geceler Minho amir."
~
"Sıradaki kim?"
"Baek Hyun. Uyuşturucu kaçakçılığı yapıyor. Ülkeye sahte uyuşturucu sokup bir çok gencin ölümüne sebep oldu."
Sandalyemde dönerken mırıldandım. "Neden çoğu kötü işlere bulaşmış ki?"
"Geçmiş hayatlarında nasıllarsa pişman olmadıkları sürece hep aynı kişi olarak dünyaya gelecekler."
"Yani pişman olmaları gerekiyor."
"İyi biri olarak reenkarne olmak için evet."
"O halde onları pişman edelim."
Ayağa kalkıp telefonumu elime alıp Minho'yu aradım. Bir kez daha üçüncü çalışta açtı. "Ne var?"
Gözlerimi devirip ofladım. "Bir kez olsun bu telefonu düzgün açmayı deneyemez misin?"
Kıkırdadı. "Tamam kızma da neden aradığını söyle."
"Plan ile ilgili bir gelişme var mı diye sormak istemiştim sadece."
"Var, birazdan canlı yayın ile basın açıklaması yapacağım. Sen de izle."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
RUN : HE'S CHRİSTOPHER!
FantastikBu hikayedeki tüm kurum ve kuruluşlar, mekan, zaman ve buna dahil olan her şey hayal ürünüdür. Gerçeklikle hiçbir alakası yoktur. Sene 1850. Kore büyük bir işgal altındayken hükümet savaşmak için yirmi yaşını geçen genç ve sağlıklı erkekleri toplar...