19

1.1K 149 156
                                    

Jisung

Mesajı atar atmaz kalkmış, askılıkta duran rastgele bir hırkayı alıp giymiştim. Anahtarımı aldıktan sonra olabildiğince sessiz bir şekilde evden çıkıp asansöre binmiştim.

Terasa çıktığımda onun çoktan geldiğini ve duvara asılı ışıkları yakıp puflara oturduğunu görmüştüm.

Hangi ara gelmişti bu ya?

Kollarımı göğsümde birleştirip mimik oynamayan yüzümle yanına gitmiş, tam karşısındaki pufa oturmuştum.

"Yanıma oturmayacak mısın?" diye sorduğunda konuşmamıştım, başımı sağa sola sallamıştım sadece. Buna karşılık sıkıntılı bir nefes vermişti.

Tepkisizliğimi korumuş, ona bakmaya devam etmiştim. Deli gibi ağlamak istiyordum ama sadece istiyordum. Göz yaşlarım kurumuş gibiydi, gözlerim bile dolmuyordu.

"Anlatmaya başlayacak mısın artık?" diye sorduğumda sesimi kendim bile zor duymuştum.

"Nereden başlamalıyım bilmiyorum." diye mırıldanmıştı.

"En başından başla işte, başka nereden başlayacaksın?" demiştim hafif sinirli bir tonda.

"Annemle babam kavga ederken öğrenmiştim babamın yaptığı şeyi. Annem ağzından kaçırmıştı kavga sırasında. 'Küçücük bir çocuğun anne ve babasını öldürdün, o çocuğu perişan hâlde bıraktın ama bu umrunda değil. Nasıl bu kadar aşağılık biri olabilirsin?' demişti, unutamıyorum bu cümleleri. Bu cümlelerden sonra ben de dahil olmuştum kavgalarına. O gün cehennem gibi geçmişti. Kavga bittikten sonra Seul'a gittim direkt. Chanlarda kaldım bir süre, eve çıkacak para biriktirene kadar yani. Babam bana para gönderse de onun parasını harcamak istememiştim. Neyse, evime çıkacağım parayı biriktirdiğim bu süre içinde de sizi araştırdım ve buldum. Babamın parasının bir işe yaramasını istediğim için de babaannenle biri aracılığıyla iletişime geçtim ve o kişi aracılığıyla babamın gönderdiği paraları size verdim. Bizzat kendim konuşmadım çünkü yüzünüze bakacak yüzüm yoktu. O pisliği yapan ve umrunda olmayan kişi babamdı ama yüzünüze bakmaya utanan bendim." dedikten sonra dudaklarını ıslatmıştı ve devam etmişti konuşmaya.

"O zamanlar çocuktum tabii, para her şeye yeter sanıyordum. Paranın her şeye yetmediğini anladığımda da bizzat seni ve babaanneni araştırdım. Neler yapıyorsunuz, ne durumdasınız diye ve iyi bir durumda olduğunuzu görünce çok da üstelemedim. Sadece arada senin okuldaki durumuna bakıyordum nasıl ilerliyorsun diye. Hâlâ para desteği sağlıyor olsam da, senin okuldaki durumunu kontrol etsem de neredeyse unutmuştum sizi ve kendi yaşamıma odaklanmaya başlamıştım."

"O paraları gönderen sen misin yani?" diye sormuştum şaşkınca. Anne ve babamın ölümünden sonra, tam da Minho'nun para göndermeye başladığı vakte kadar ciddi bir sefillik çekmiştik.

"Evet, benim."

"Baban hâlâ para gönderiyor mu yani?"

"Hayır, Jisung. Şu an konuşmamız gereken konu para değil." dediğinde onu başımla onaylamış ve susmuştum.

Babası para göndermeyi kestiyse nereden buluyordu o kadar parayı peki?

"Sen geldikten sonra, seninle bizzat iletişime geçtikten sonra senden ayrılmak istemedim. Babamın mahvettiği hayatı düzeltmek istedim. Hoşlanmıştım da zaten, bu yüzden bu kadar ısrarcıydım. Yüzündeki gülümsemenin nedeni olmak istedim, bir sorunla karşılaştığında bana gel ve sorunu beraber çözelim istedim. Bu durumu da sana söylemeyi çok istedim ama hem nasıl söyleyeceğimi bilemedim hem de benden uzaklaşmandan korktum."

rain. ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin