İkisinin arasında duran siyah poşete sarılı alkol şişesine uzun saçlı olanın kolunun yavaşça çarpması ve şişenin denizin derin karanlık sularını boylamasıyla kumral çocuk ortada komik bir durum olmamasına rağmen kahkaha attı. Sirius'un aksine kendisini biraz çakır keyif hissediyordu.
"O son şişemizdi!"
"Biliyorum ama belki de senin daha fazla içmemen gerekiyordur."
Remus gözlerini devirerek oturduğu duvardan aşağıya doğru uzattığı bacaklarını küçük dalga bir kez daha gri duvara vurunca kendisine doğru çekti. Yoksa ayakkabıları ıslanıyordu. Yanakları biraz kızarmıştı, hem hava sıcaktı hem de kanında gezen alkol yüzünden kendisini sıcaklamış hissediyordu. Sirius sıcak esen havadan fazla etkilenmemiş olacaktı ki üstünde hâlâ deri ceketini tutuyordu. Alkolden de fazla etkilenmiş gibi değildi. Remus bünyesinin alışık olduğunu düşündü. Poşetin içinden teneke kutudaki kahveyi çıkartıp ağzıyla açtı.
"Tırnaklarını kullan, ağzını başka-"
Uzun saçlı çocuk kıkırdayarak kahveyi kumral olanın zorla içmesini sağladı. Çocuğun bu hallerini sevmişti. Daha tanıştıkları birkaç saat oluyordu ama telefonundaki annesinden gelen bildirimleri yok sayacak kadar hoşlanmıştı onunla olmaktan.
"Biraz arsızsın Lupin."
Şimdi kahve Remus'un elindeydi ve yudumlarını yavaş yavaş alıyordu. Kahvenin tadını çıkartmak her zaman daha iyi bir seçim olurdu. Ayrıca kokusu güzeldi.
"İçince böyle oluyorum sanırım. Beynimin etrafı kırmızı ışıklarla yanıp yanıp sönüyor."
Eliyle yanlarındaki sokak lambası yüzünden iyice parlayan saçlarını karıştırıp kendisini geriye doğru attı. Sirius'un yanına gelmediğini fark ettiğinde hızlıca doğrularak onu da kolundan çekti ve yanına yatırdı. Manzaraları gökyüzünü süsleyen yıldızlardı. Birkaç saate güneş doğacak olsa bile hâlâ parlıyorlardı. Remus bu görüntüyle gülümsedi. Çocukken de geceleri uyuyamadığın da küçük odasının camından yıldızları izlerdi.
"Sirius."
"Remus."
Remus bir kahkaha attığında Sirius hatasını anlamış gibi göz devirdi. Her tanıştığı insan bu şakayı yapmazsa kendini kötü hissediyor olabilir miydi? Arkadaşları zaten yeterince yapıyordu. Bu yüzden alıştığı cevabını verdi.
"Gülme! Ben de bir yıldız sayılırım."
Çocuk gülmeye devam ettiğinde Sirius elini onun ağzına bastırmıştı. Remus gülerek onun elini ısırdığında inleyerek kendini geri çekti.
"Utanman yok gerçekten. Kendini anlat bana Lupin."
Remus gözlerini kapatıp biraz düşünmüştü. Bu sık sık aldığı bir rica değildi ki. Hayatını düşündü, küçüklüğünü onlarca kez taşındığı evleri ve şehirleri. Sonunda gözünü açtığında hafifçe boğazını temizledi.
"Aslında tam adım Remus John Lupin ama John çok sıkıcı olduğu için kullanmaya gerek duymadım."
"John ismine sıkıcı mı diyorsun?"
"İsmi Sirius olan doğuştan havalı çocukların konuşmaya hakkı yok ve taşın üstünde yatmaktan her yerim ağrıdı bana centilmenlik yap!"
Uzun saçlı olan kolunu kenara doğru açıp göğsünü kaşıyla işaret ettiğinde çocuk memnun olmuş gülümsemesiyle oraya yerleşti. Deri ceket sayesinde biraz sıcaktı ama sorun değildi. Hemen hemen aynı boydalardı ama Sirius vücudunu ondan daha fazla geliştirmiş gibi gözüküyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙠𝙚𝙚𝙥𝙞𝙣𝙜 𝙪𝙥 𝙬𝙞𝙩𝙝 𝙩𝙝𝙚 𝙗𝙡𝙖𝙘𝙠𝙨/𝙬𝙤𝙡𝙛𝙨𝙩𝙖𝙧
Fanfictionremus lupin bir gece geçirdiği çocuğu ertesi gün televizyonunda sabah magazinlerinde göreceğine imkan vermemişti. 230623