Remus birkaç dakikadır gözlerini açmadan yattığı bir nevi gözlerini dinlendirdiği yumuşak yataktan üstündeki siyah örtü yere düştüğünde sıkıntıyla mecburen artık gözlerini ışıkla buluşturmak zorunda kalmıştı. Büyük yatak odasının içi yerden yere uzanan uzun siyah kumaş perdeler yüzünden kapkaranlık bir hale bürünse bile karşı duvardaki pahalı antika saat sabahın olduğunu göstermekteydi. Kumral olan yatakta doğrulduğun da dün gece beraber uyuyakaldığı çocuk yanında olmadığı için huysuzca saçlarını karıştırdı. Oysa ki uyanınca ilk onu görmek istemişti.
Dün gece çocuğun teklifini kabul ettiği için evine gelmişlerdi. Ev demek hakaret olacak olsa bile Remus artık çocuğun sahip olduğu şeylere şaşırmıyordu. Onun kim olduğuyla güzel bir şekilde kendisini yüzleştirmişti.
Altında Sirius'a ait olan bol bir eşofman ile yatak odasından çıktığında mutfağın oradan gelen çatal kaşık sesleri ile adımlarını oraya yönlendirdi. Gece evi tek başına biraz dolaşmıştı bu konuda yalan söyleyemezdi.
"Sirius?"
Kumralın yoğun uykulu sesine karşılık mutfaktaki çocuk elindeki bıçağı bırakmadan dudaklarının kıvrılmasına engel olamadı. Sabahın ilk ışıklarında uyandığında Remus'u bir süre izlemişti ve kapatıcı ile kapatmadığı zaman belli olan tatlı küçük çillerinin üstünde ince parmaklarını dolaştırmıştı.
"Günaydın, mutfaktayım."
Remus mutfağa girdiğinde karşısındaki manzara ile bir süre olduğu yerde durdu. Bedeni kapının kenarında dururken beyni de kafasının içinde durmuş gibiydi. Siyah mutfak tezgahının önünde duran çocuğun giydiği pembe bornozun kuşağıyla bakıştıktan sonra yeşil gözlerini çocuğun yüzüne çevirdi. Yüzünde büyük ihtimalle yüz maskesi olduğunu düşündüğü beyaz renkte ışıktan dolayı fazla olmayan bir maske vardı.
"Alıcı gözüyle bakmayı keser misin?"
Kumral olan yaslandığı girişin yanındaki duvardan kıkırdayarak doğrulmuştu. Sirius'un bahsettiği iki kişiliğinden birisini görmek hoşuna gitmişti. Ellerini suçu yokmuşcasına yukarıya kaldırarak tezgaha yaklaştı.
"Bunu beklemiyordum. Benim suçum değil."
"Alış o zaman Lupin yarın mor olanı giyerim."
Remus tezgahın üstüne otururken siyah saçlı olan küçükçe göz kırpmıştı. Aslında Sirius'un derdi daha farklıydı. Çocuk uyanmadan ona bir şeyler hazırlamak istemişti ama çok becerdiği söylenemezdi. Genelde kahvaltıyı ailesinin evinde hazırlanmış olan sofraya katılarak yapardı. Aksam yemeği ise ya dışarıda arkadaşları ile ya da evine dışarıdan söylediği yiyecekler ile geçerdi. Annesi çocukları ile zaman geçirmeyi denese belki şu an bu kadar rezil bir durumda olmazdı.
"Kahvaltı mı hazırlayacaktın?"
Kumral olan yalan söylemeyecekti. Sirius'un bu işi yapmaya istekli olduğunu düşünmezdi hatta yapabileceğini düşünmezdi. Çocuğun kesmeye çalıştığı salatalığa baktığında Sirius'un sağ eliyle bir ucundan tutup sol elinde tuttuğu bıçakla diğer ucunu kesmeye çalıştığını görünce gülmemek için dudaklarını bastırdı ama bıçağın tamamen ters tarafıyla kesmeye çalıştığını görmek bardağı taşıran son damla olmuştu. Kendisini tezgahtan atıp çocuğu belinden yakaladı ve dışarıya doğru sürüklemeye başladı.
"Pekâlâ, sen şimdi git üstüne bir şeyler giy ve yüzündekini yıka lütfen. Ben halledeceğim."
Sirius gitmemek için biraz dirense de -ki direnmek çığlık çığlığa beni mutfağımdan atıyorlar diye bağırmaktı- Remus ikisinin dudaklarını uzunca birleştirdiğin de yumuşayıp gitmeyi kabul etmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
𝙠𝙚𝙚𝙥𝙞𝙣𝙜 𝙪𝙥 𝙬𝙞𝙩𝙝 𝙩𝙝𝙚 𝙗𝙡𝙖𝙘𝙠𝙨/𝙬𝙤𝙡𝙛𝙨𝙩𝙖𝙧
Fanfictionremus lupin bir gece geçirdiği çocuğu ertesi gün televizyonunda sabah magazinlerinde göreceğine imkan vermemişti. 230623