21

1K 79 8
                                    

Jungkook'tan

Çok yakındık ve bu beni fazlasıyla geriyordu.

Teyung dudaklarıma odaklandığı sırada ellerimi yanaklarına atmış ve bir çocuk gibi sıkmaya başlamıştım.

"Teyung~ çok tatlısın~~"

Teyung gözlerini kısmış ve dişlerini göstermeden gülümsemeye başlamıştı.

Hâlâ yanaklarını sıkıp sevdiğim sırada ellerini bileklerime koymuş ve onu sevmemi istermiş gibi okşamıştı.

Hep o beni öpüyordu. Şimdi de ben onun burnunun ucunu öpmüştüm ve hemen gözlerini açıp bana bakmıştı.

Hızla kucağından indiğimde odadan koşarak çıkmıştım.

Tabii ki de Teyung, beni kovalamaya başlamıştı.

Onun aksine ben koşuyordum. Teyung ise tüm asilliğini koruyarak büyük ve hızlı adımlarıyla çalışanlarına, eğilmeden baş selamı vererek, çattığı kaşları ile beni kovalıyordu.

"İşinize bakın! Bize, yan göz ile bakmayan herkese zam yapacağım!"

Herkes anında işine döndüğünde ben Sunghae denilen kızın arkasına gizlenmiştim.

"Sunghae abla. Beni ona verme."

"Ne? Efendim lütfen ellerinizi omzumdan çeker misiniz?"

"Sunghae abla kıpırdama!"

Teyung bize doğeu geldiğinde tiremeye başlamıştım.

"Sunghae. İşinin başına dön."

"Efendim-"

"Jungkook. Sunghae'yi hemen bırakıyorsun."

Hızla kafamı sallamıştım. Bu sefer ise Sunghae'ye arkadan sarılmıştım.

Sunghae'ye sarılmam ile Taehyung'un boynundaki damarlar belirginleşmişti.

Gözlerini kapatıp derin bir nefes aldığında kafasını geriye atıp soluklandı. Daha sonra ise gözlerimiz buluşmuştu.

"Jungkook. Sunghae'yi bırakman için 3 saniyen var. Yoksa olacaklardan ben sorumlu değilim."

Teyung'un. Bildiğim ve alışık olduğum Teyung'un sesi ilk defa bana karşı bu kadar soğuk çıkmıştı. Çalışanlarına seslendiği tondan daha soğuktu...

"Sunghae abla kalbin hızlı atıyor."

"Ş-şey. B-biraz s-sizden e-etkilenmiş o-labilirim efendim."

"BİR...!"

Teyung'un sohbetimizi kesmek istercesine gür çıkan sesi, tüm çalışanların titremesine sebep olmuştu. Ama yine de arkalarına dönüp de bakabılme cesareti bulamamışlardı.

"İKİ...!"

Sunghae de titriyordu...

Hızla Sunghae'yi bıraktığımda Sunghae koşarak gitmişti.

Teyung ise yavaş adımlar ile yanıma gelmiş ve yumruk yaptığı ellerini koltuk altlarımdan geçirerek kalçalarıma koymuş, beni kucağına almıştı.

Siyah rugan ayakkabıları her mermer zemine vurdukça, devasa boyuttaki şirketin bilmem kaçıncı katında yankılanmaya sebep oluyordu.

Eli, belimi ezmek istercesine baskı uyguladığında çenemi omzuna dayamıştım.

Arkamızda kalan herkes bize bakıyordu.

"İŞİNİZE DÖNMEZSENİZ KENDİNİZİ KOVULDU BİLİN!"

Teyung'un odasına geldiğimizde kulağımın pasını çözmek istercesine Teyung, tekrar bağırmıştı.

"İŞİNİZE DÖNÜN DEMEDIM BEN SİZE?!"

Teyung ciddi anlamda çok korkutucuydu. Ve bir tek bana nazik olmasını bayağı bir suistimal etmiş olabilirdim...

Odaya girdiğimizde kapıyı gürültülüce kapatmış ve beni hızla kucağından indirmişti.

"Koltuklara geç ve otur. Naparsan yapıyorsun. Benim işim var. 2 3 saate eve gideriz. Çıt çıkarmanı istemiyorum. Duydun mu beni?!"

Parmağını sallayarak konuşması bittiğinde resmen yüzüme doğru bağırmıştı.

"D-duydum."

"AĞLAMA!"

"A-ağlamıyorum."

Gözümden düşen yaşlar bu dediğimi yalanlamış olsa da Taehyung beni olduğum yerde bırakıp koltuğuna oturmuş ve işine başlamıştı.

Ben ise sakinleşmeye çalışarak karşısındaki koltuklara oturmuştum..

Kabul ediyordum, bunu hak etmiştim..

MY BABY |+18|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin