15-Demon Slayer ve İblis Felsefesi

56 5 4
                                    

öyle haşa bir filozof değilim. biraz seri hakkında konuşmak istiyorum. hazır 3. sezon yeni bitmişken 1. sezondan başlayıp animeyi rewatch etmeye karar verdim.

demon slayer'ın konusuna baktığımızda çok basit. iblisler ve insanların olduğu dünyada kamado tanjiro adlı genç bir oğlan bir sabah ailesinin katledildiğini ve kız kardeşinin iblise dönüştüğünü görüyor. tanjiro, kız kardeşini tekrardan insan yapmak için iblis katletme birliğine katılır. oldukça bariz, değil mi? öyle kafa karıştırıcı bir konusu yok. serinin işlenişi de kafanızı karıştırmıyor. aslında demon slayer'ın 1-2 saniyeliğine de olsa eleştirdiği ve konu aldığı bir sürü toplumsal konu var. hepsini teker teker açıklayacağım ve birlikte göz geçireceğiz. kronolojik sıradan başlayacağız. manga kısmına geçtiğimde uyarı koyacağım böylelikle mangadan spoiler almak istemeyenler geri kalan kısmı okumayabilirler.

aslında demon slayer'ın ele aldığı konu insandır, insan olmaktır. hepimiz insanız ve insani duygular taşıyoruz. insanların çirkinliğini ve güzelliğini bu seriyi dikkatlice incelerseniz görebilirsiniz. bazen insanların iblislerden öyle çok da farklı olmadıklarını görüyoruz. bana kalırsa iblisler insanların her zaman içinde yaşarlar. serideki iblislere baktığımızda neredeyse hiçbiri geçmişlerini hatırlamıyor. kendi geçmişlerini ve benliklerini unuttukları için bu kadar kolay canileşebiliyorlar.

ilk bölümde tanjiro, kömür satmak için kasabaya gidiyor. tanjiro kasaba tarafından sevilen ve güvenilen birisi. ne zaman insanların yardıma ihtiyacı olsa tanjiro'yu çağrırlar. tanjiro güvenilir ve yardım etmeyi seven biri. sahneye dayak yemiş bir adam ve kadın geliyor. muhtemelen adam, kadının hizmetkarı. ortada kırılan bir eşya var. görünüşe bakılırsa kadın elinde hiçbir kanıt olmamasına rağmen hizmetkarı suçlamış ve onu dövmüş. tanjiro bunu yapanın kedi olduğunu söyleyince kadının dediği sadece ''ah, kedi miymiş?'' oluyor. yaptığından dolayı özür dilemiyor ya da utanmıyor.

tanjiro, seçim sınavına girdiğinde güçlü bir iblisle karşılaşıyor. bu iblisin öldürmek üzere olduğu bir seçmeni kurtarıyor ama kendisi bayılıyor. eleman ise ''iblis bunu öldürürken ben de topuklayayım'' mantığıyla kaçmıştır. insanlar ölümle burun buruna geldiklerinde diğerlerinin yaşamını hiçe sayarlar. önemli olan kendisinin kurtulmasıdır, diğerlerine ne olduğunun önemi yok.

kadınların her akşam kaybolduğu kasabada nişanlısını kaybeden kazumi bir anlık öfkeyle tanjiro'ya ''benim ne yaşadığımı nereden anlayabilirsin?'' demiştir. öfkelendiğimizde söylemek istemediğimiz sözleri, normalde ''aklımdan öyle bir şey geçirmem'' dediğimiz fikirleri bir anda söyleyebiliyoruz. yaşadığımız acıların bu dünyadaki en büyük acı olduğunu düşünüyoruz.

iblislere baktığımızda onları saf kötüler olarak görebiliriz. peki iblisler korkunç varlıklar mı? bu sorunun cevabını tanjiro vermişti hatırlarsanız. iblisler korkunç yaratıklar değiller, onlar yoldan sapmış aciz varlıklardır. iblislerin hepsi zamanında birer insandı. fakat iblislerin bir kısmına baktığımızda insan hayatlarında birçok zorluk yaşamışlar ve gücü ele geçirince de canileşmişlerdir, kendi benliklerini ve geçmişlerini unutmuşlardır. kendi geçmişlerini ve benliklerini unuttukları için bu kadar kolay canileşebiliyorlar. buna örnek olarak el iblisi, kyogai, örümcek anne, örümcek kız kardeş ve rui'yi söyleyebiliriz. son pişmanlığın ecele fayda olmadığını da görüyoruz.

örümcek ailesinin ilişkileri toplumumuzdaki birçok ilişkiyi yansıtıyor. otoriteye boyun eğme, otoriteye karşı gelince cezalandırılma, benliğinize dönünce cezalandırılma vb. örümcek anne ve baba ile başlayalım. açıkça görebileceğimiz üzere örümcek anne, örümcek baba tarafından şiddete uğruyor. ailenin diğer üyelerini buna müdahale etmiyor. hatta örümcek erkek kardeş "annem yine dayak yiyor" diye gülüyor. örümcek anne başarısız olarak bakıldığından aile içinde pek de sevilen bir isim değil.

hadi biraz konuşalım |kny|Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin