Bir keresinde Chris hayatımızda önemsiz görünen şeylerin bizi etkileyen çoğu olaydan daha da mühim olduğunu söylemişti. Son zamanlarda ona iyice hak verir olmuştum. Önemsiz birinin teki olarak gördüğüm Minho son zamanlarda hayatımın merkezine yerleşmiş durumdaydı. Bunca vakit boyunca içimde beslediğim yersiz kinim ve öfkem yavaş yavaş terk ediyordu sanki bedenimi, daha huzurlu hissediyordum. Sevilmenin bu denli iyileştirici olduğundan haberim yoktu. Tüm gençliğimi pis koridorlarda harcamıştım, hiçbir şeyin manası yoktu benim için. Fakat Minho değiştirmişti her şeyi.
Onunla daha fazla konuşur olmuştuk; geçmişimizi, hayallerimizi, amaçlarımızı... hepsini konuşmuştuk. Ayrıca artık ondan daha fazla para almak istemediğimi söylemeyi de başarabilmiştim, sözleşmeyi de rafa kaldırmıştık. Onun yanında kalıyordum; kendim için, saçma bir sözleşme yüzünden değil.
Her şey rayına oturmuş gibi görünüyordu. Chrislere olanları anlatmış ve şimdiye dek biriktirdiğim parayla merkeze yakın bir yerde iki odalı bir ev satın almıştım, oldukça uyguna geldiğinin farkındaydım belki de sadece yarı fiyatını ödemiştim. Bunda da Minho'nun parmağı olduğunu anlamak güç değildi ama sadece bilmezden gelmiştim. Gurur gösterilerinde bulunamazdım, belki daha sonra ona geri öderdim.
Jia'yla birlikte sonunda hayalimizi gerçekleştirmiş ve yeni evimize çıkmıştık, bu his paha biçilemezdi. Ayrıca sürekli babamı sormayı da bırakmıştı, hâlâ ona sunacak geçerli bir sebep aradığım için bu da benim işime gelmişti.
Arda kalan parayla evin eksiklerini gidermeye çalışmıştım, eskileri hatırlatacak herhangi bir eşya dahi görmek istemiyordum. Kendime bambaşka bir sayfa açmıştım. Eskiler yalnızca acıtıyordu. Ki hem Chrisler hem Minho hem de Minho'nun ailesi Jia'yı çok sevdikleri gerekçesiyle oldukça hediye almışlar ve odaları doldurmama yardım etmişlerdi. Hepsine minnettardım. Birilerinin yardımı olmadan bu lükse kavuşmam imkansızla eşdeğer sayılırdı zaten.
Minho tanıdık bir doktor arkadaşı olduğunu ve Jia'yla ücretsiz şekilde ilgileneceğini söylemişti, belki fazla oluyordum ama ondan isteyen ben değildim o kendi isteyerek yapıyordu. Bu nedenle çekincem yoktu.
Şimdiyse kendiliğinden kapanan gözlerimle yorgunluğumu içime atmaya çalışıyordum, işe alınalı bir hafta bile olmamıştı fakat buna rağmen fazlasıyla yorulmuştum. Minho sayesinde bir barda garsonluk yapmaya başlamıştım, saat ondan sonra açılan bir yerdi bu yüzden gün boyu serbesttim ama yine de düzenli bir hayat bünyeme ağır gelmişti.
Tepsideki kokteyllerin içine pipetleri de ekledikten sonra son siparişi aldığım masaya, Minho'nun yanına doğru ilerlemiştim. Ona bir şey içmezse gitmesi gerektiğini söylemiştim çünkü yaklaşık bir saattir yaptığı tek şey sadece oturmak ve müfettiş edasıyla işimi nasıl yaptığımı izlemekti. Oysa kibirliliğinden ödün vermeyerek atı koca bardak mojito istemişti.
Saçlarını kısaltmış ve birkaç ton açığa boyatmıştı, kulüpteki ışıklardan saçı daha koyu gözükse de farklılık belirgindi. Tepsidekileri teker teker önüne dizerken başka bir şey isteyip istemediğini sormuş, sadece seni istiyorum cevabını aldığımda da içecekleri getirdiğim tepsiyi kapasına vurup bar tezgahına hızlı adımlarla geri dönmüştüm. Aptalın tekiydi.
Ne kadar vakittir etrafta koşturup içecek dağıttığımı ve sarhoş insan kokusu çektiğimi bilmiyordum. Belki de çalışmak bana göre değildi. Ama sonuç olarak beni işe sokan Minho'ydu bu yüzden ona karşı ne mahcup olmak istiyor ne de ağzına laf vermek istiyordum.
Mesai saatimin sonunda cebimdeki titreşimle telefonu almış ve bildirim panelini incelemiştim. Birkaç farklı kişiden mesajlar vardı; internet bankacılığı, telefon faturaları, taksit ödemeleri, Changbin, Kristen, Jia ve Minho.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
addiction, minsung
FanficHan Jisung köşe mahallede doğup büyümüş, zorluklarla yaşayan bir gençtir ve kendisini uzun zamandır izleyen Lee Minho'dan habersizdir.