Medyaya her bölüme için yazarken hissettiklerimi aktaran bir parça koymaya calişacağım. Okurken dinleyebilirsiniz.
Bu bölümün parçası emra Aydın'dan soğuk odalar.
Keyifli okumalar..
Oturduğum sandalyede geriye yaslanıp kollarımı arkaya doğru iterek esneme haraketi yaptım. Çok uzun süredir eğilerek bilgisayara baktığım için ağrıyan boynum ve sırtım yüzünden yüzümü buruşturdum. Sandalyemden kalkarak odamın içinde gezinmeye başladım. Genellikle beyaz renk ağırlığı ile döşenmiş odamda boydan camımın önüne giderek dışarıya baktım. Bahçede ki insanların yaptıkları şeyleri görünce. yüzümde buruk bir gülümseme oluştu. Bir akıl ve ruh sağlığı Hastanesi'nin bahcesinde olmasi gereken her şey vardı. Kendi kendine konuşup kahkaha atan insanlar , kendini dilenci sanıp insanlardan sürekli para isteyen bir amca ve ortada bir top olmamasına rağmen futbol oynamaya çalışan bir grup vardı. Çoğunluğu bu tip garip haraketler de bulunsada küçük bir kısmı bahçedeki banklarda oturarak etraflarını izliyordu. Muhtemelen burada neden olduklarını sorguluyorlardır.
Neydi bu insanların sorunu?
Delirmek mi?
Bir doktor olmasına rağmen Elsa bu sorunun cevabını bir türlü veremiyordu. Belkide onlar akıllıdırlar da biz deliyizdir. Onları bu duruma getiren şey neydi tam olarak. Neyi anladıkları için bu hale gelmişlerdi?
Bizim anlayamadığımız , göremediğimiz, bilmediğimiz bişeyler bildikleri için mi bu haldeler. İçimizdeki bir avuç insanı, bunları bildikleri için toplayıp tımarhane adı verdiğimiz yerlere tıkarak Dünyayı daha iyi bir yer haline getirdiğimizi mi düşündük de böyle yapıyoruz? Eski bir hastam "şu an iyiyim ama düşünmeye başlarsam ağlayabilirim." Demişti .
Belkide çok haklıydı.
Biz özgür olanlar tamamen aydınlanmamışızdır belkide. Kafamda cevabını bulamadığım o kadar çok soru var ki.
Kapımın tıklatılmasıyla düşüncelerimi rafa koyup arkamı döndüm. 30 yaşlarının ortasındaki esmer , orta boylu hemşire tebessüm ederek " doktor hanım hastanız geldi. Sizi bekliyor." Dedi.
Tebessüm ederek "tamam Hatice hanım şimdi geliyorum " dedim ve askılıkta ki beyaz önlüğümü giydim.Uzun koridordaki sol kapının önünde durdum. hastamın olduğu 402 numaralı odanın kapısını açıp içeriye girdim. Beyaz duvarlara sahip odada bir tane pencere vardı. Pencerenin yanında karşılıklı tek kişilik iki tane koltuk ve duvarlarla aynı renkte perdeler vardı.
Bu hastanede neden herşey beyaz ?
Odayı incelemeyi bırakıp beni bekleyen hastama baktım siyah saçları yüzünün yarısını gizliyerek iki yanında duruyordu. Sanki bir savaştan çıkmış gibi kabarık ve bakımsızlardı. Beyaz teni üzerine giydiği beyaz elbiseyle aynı renkteydi resmen. Çok zayıf ve yüzü incecikti. Biçimli kaşlarını ara sıra hafif çatıyor ve mavi gözlerini süsleyen kirpikleriyle bakımsız ama güzel bir kadındı. Gözlerinin altındaki morluklardan çok uzun zamandır uyumadığı anlaşılıyordu. Bacaklarını karnına kadar çekmiş koltukta ileri geri sallanan kadının tam karşısına oturdum.
Derin bir nefes alarak"Merhaba " dedim
Cevap yok.
"İsmin ne "
Hala cevap yok.
Pes etmek yok kızım. Psikiatrist olduğum için tedaviye direnip cevap vermeyen bir çok hastam olmuştu. Alışık olmadığım bir durum olmadığı için onunla iletişime geçmeye çalıştım.
"Hmm pek konuşmayı sevmiyorsun anlaşılan."
"Biliyormusun Emma bende Galler perilerinin hikayesine inanıyorum."dedim ciddi bir ses tonuyla.
YOU ARE READING
ÇARPIK ZİHİNLER
Mystery / ThrillerBir cinayet ne kadar kusursuz işlenebilir? Katil kusursuz bir cinayet işlediğini düşünsede atladığı bir nokta var. Her cinayet arkasında mutlaka bir delil bırakır. Fakat bu cinayette deliller olayı çözmek yerine daha da çıkmaza sokmaktadır. İşinde b...