Kerem gil de çok durmadan evlerine gittiler. Biz de uyumaya odalara dağıldık. Yarın yine tesise gidecektim.
3 gün sonra de zaten karabağ ile maçımız vardı. Ve benim bi an önce şu uyku düzenimi düzeltmem lazımdı. Düşünceler ile uykuya daldım.
Sabah sizce beni kim uyandırdı? Berkan,
şu son iki üç gündür Barış hayvanı insan gibi beni kaldırmayınca Berkan'ın sesi ninni gibi geldi kulağıma."Aşkın kalk hadi. Barış aşağıda seni bırakacak biraz daha oyalanırsan." Ona 'tamam' diyip aşağıya gönderdim.
Bugün cenazem var gibi simsiyah giyinmek istedim. Ama hava düne göre biraz soğuk olduğu için üstüme ceket alacaktım.
Ufak bir makyaj yapıp aşağıya indim. Barış her zamanki gibi söyleniyordu.
"Aşkın senin alarmın yok mu kızım? Onu kursana bizi bekletmek yerine." Ayakkabımı giyerken aynı anda da Barış'ın çenesini dinliyordum. Artık dayanamayıp önden gitmeye başladı. Bağcıklarımı bağlayıp Barış'a cevap verdim.
"Siz evdesiniz diye alarm kurmaya gerek duymuyorum Barış. Oldu mu?" Arkasını dönmeden "Alarm olduğumu hatırlamıyorum Aşkın?" Daha fazla laf dalaşına girmeden arabaya bindik.
Tesise geldiğimizde masaya oturup çevrilmesi gereken birkaç metni çevirip yanlarına gittim.
Sahaya geldiğimde direkt yedek kulübesine baktım. Oturanlarla günaydınlaşıp oturdum. Okan hoca yanıma doğru gelince ayağa kalktım ve onunla da günaydınlaştım. Bana
"Aşkın,bu gün İcardi ile toplantı yapılacak,antrenmandan bi yarım saat sonra çağıracam sizi" 'Tamam hocam' diyip geri yerime oturdum.
Oyuncular da mola vermişti zaten. Onlara da günaydın diyip İcardi ile sarıldık. İcardi'yle sohbet ederken Yunus beni dürtü
"Aşkın,biz kendi aramızda maç yapacağız,grubun kaptanı benim. Diyorum ki sen de oyna,karşı takımın kaptanı sen ol?" Bu teklife şaşırmadım değil aslında "ama yok,Yunus ben korkarım kaybetmekten dersen başım üstüne yani oynamayız."
Aklı sıra benimle dalga geçiyordu. "Tamam,kabul. Ama yenilirsen dilimden düşemezsin Yunus Akgün. Haberin olsun" 'anlaştık' diyip elini sıkmam için uzattı.
Muslera beni forma giymem için göndermişti. Geldiğimde sahanın ortasında yuvarlak olup kendi aralarında konuşuyorlardı. Saçımı toplayarak yanlarına gittim.
Ben onlardan ayrı olarak siyah forma giymiştim.
Yunus'a dönüp "İlk kim seçiyor oyuncuyu?"
"Tabiki de taş kağıt makas oynayarak,ilk üç olan kazanır. Ama önce kaleciyi yazı tura atarak seçilecek" Sıçtık,bu iki oyunda hiç iyi değildim.Muslera turayı,Okan abi ise yazıyı seçmişti. Ben de yazıyı,Yunus ise turayı seçmişti. Ve malesef ki yazı gelmişti. Okan abi de iyiydi ama Muslera gelse daha iyiydi sanki. Neyse,en azından taş kağıt makası ben kazanmıştım.
"Ama bu haksızlık,benim yazı turada hiç şansım yok ki"
"Mızıkçılık yapma da Aşkın oyuncunu seç" Ona öfleyip oyunculara göz gezdirdim. Tabiki de İcardi'yi alacaktım takımıma. İcardi diyip yanıma çağırdım."Bak bu kötü oldu ama neyse,bende hala Muslera var. Mertens'i alim bende" böyle böyle kurduk takımları. İki takımın da teknik direktörü Okan hocaydı. Futbolun bütün kurallarını çiğneyip attık denilebilirdi.
Yerlerimizi alıp düdük ile oyuna başladık. Benim takımımda kalemizde Okan kocuk olmak üzere İcardi,Barış,Nelson,Kazımcan,Torreia.
Yunus'un takımında Muslera,Kerem,Berkan,Olivera,Abdülkerim ve Sacha Boey vardı. Baya çekişmeli gidiyordu maç
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Tercüman /M.K.A.
Ficção AdolescenteTesadüf seni karşıma çıkarmasaydı,gene aynı şekilde,fakat her şeyden habersiz yaşayıp gidecektim...