ÖZEL BÖLÜM

401 18 3
                                    

Açıklayıp hikayeye geçicem. Anlık bir karar ile finalin üstüne bir iki kısa özel bölüm ekleyip artık temelli olarak kitabı bitiricem. İyi okumalarr

Kerem'in Ağzından

Sabah kapımda kargo ile uyanmıştım. Üstünde ad soyad yazmıyordu. İçeri girip kargoyu açtım. İçinde Aşkın'a aldığım şeyler ve fotoğraflarımız vardı.

Onunla ayrılmak zorundaydım. Çünkü Yeliz,Aşkın hakkında doğru hitamlar kullanmıyordu. Sürekli bana yazıyordu. Bazen yanında bir çocuk oluyordu Aşkın'ın,bana fotoğrafını çekip kanıtlı bir şekilde atıyordu.

Önceden bunu pek sorun etmemiştim ama sonradan sonraya bu olaylar artmaya başladı. Aşkın ile de ne zaman konuşmak istesem bana hep Yeliz'in adını sayıklıyor du. Ben de bu durumdan sıkılmıştım artık.

Yeliz'de gönlüm var mıydı? Bir fikrim yok. Aşkın'ın hala içten içe bazı duygular besliyorum. Ki bence yaptığımda haklıyım. Sevdiğim insandan başka bir kişinin adını sürekli duymak benim içinde kolay bir şey değil.

Düşüncelerimi bir kenara bırakıp bana yazmış olduğu yazıyı okudum. Onunla beraber bir iki tane de sevgili olduğumuz zamanlarda yazdıklarını göndermişti.

Mektubunda bana çok haksızlık etmişti. Bişe demek istemiyorum. Barış ile aram eskisi gibi değil,olmasını da beklemiyorum bu saatten sonra zaten.

Benim o zaman Yeliz'in yanında olmam onların canını sıkmıştı. Ama bende o yediğim tokadı sindirmedim. Belki Aşkın'a söylediklerim için gül gönderirdim. Evine bilmiyorum.

Daha fazla bu konu üzerinde düşünmeden ortalığı toplayıp dışarı çıkacaktım.

Aşkın'ın Ağzından

Sabah üstümde ölü toprağı var gibi uyandım. Kişisel işlerimi bitirip aşağıya indim. Bugün antrenmanları yoktu.

Mutfakta bir gayret kahvaltı hazırlamaya çalışan Berkan'a baktım. Yanına istemsiz bir şekilde sessiz sedasız gidip "napiyon lan" diyince o da bi ufak sıçradı yerinde.

"Mal ne Azrail gibi geliyon yanıma?" Kafasına vurup "sensin lan Azrail embesil. Ne bok yiyon burada?" Eliyle L koltuğa yayılmış telefon ile ilgilenen Barış'ı göstererek "Aha bu mal bişey hazırlamadığı için ben yapmaya çalışıyorum"

"Aha ne lan,kendine gel sen İsviçre'lisin" hem konuşuyor hem onu sarsıyordum. "Arkadan Barış bağırıp "Dedikodumu yapmayın bir,iki hayvan gibi anırmayın" Barış'a dönüp "hayvan sensin it herif. Hiç mi insafın yok bu çocuğa senin" dedim Berkan'ı göstererek.

Barış garip bir bakış atıp "acınacak insan olarak gösterdiğin kişiye dön bir bak derim Aşkın" Berkan'ı orada bırakıp ben de koltuğa geçip yatar pozisyona geldim.

"Berkan sen de gel çocuğum Barış ısmarlar bize kahvaltı." Diyip telefonumu gömüldüm. Barış bana "Peki benim niye bundan haberim yok canım benim?" Telefondan Kafamı kaldırmadan "beni mi kıracaksın?"

Bişe demeden telefon ile uğraşmaya devam etti. Bu demek oluyordu ki savaşı ben kazandım. Berkan da zaten yanımıza gelmişti. Bi yarım saat kadar herkes telefonu ile ilgilenirken gözüm bi anlığına Berkan'a kaydı.

Salak tekli koltukta baş aşağı duruyordu. Ayağımdaki pandufu çıkartıp kafasına attım. "Gerzek beynine kan gidecek. Salak salak oturma. Götünde kurt mu var?" beklemiyordu ki atınca Barış da beraberinde korkmuştu.

İkisine gülüp Barış'a dönüp "Mal sen ne korkuyon salak?" Diyip gülmeye başladık. En son Berkan benden dolaylı yoldan dayak yiyordu garibim.

Gülerken insanları dövme gibi bir huyum vardır da. En son bu gülüşmeye bir son verip ben konuştum "Barış bak hadi artık gidelim. Bak ben aç olunca biliyorsun sinirleniyorum." Kafasını tamam anlamında sallayıp. "Hazırlanın sonra gidelim"

Tercüman /M.K.A.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin