12

389 79 68
                                    

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

•

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Kazanmak ve kaybetmek. Bu ikisi arasında geçen, ortası bulunmayan büyük rakbetler vardı. Bir şeyi ya kazanırdın, ya kaybederdin. Bunun herhangi bir bağlamı yoktu fakat itiraf etmeliydik ki, iki kavram da büyük bir zıtlığa sahipti. Niçin diye sormak gerekirse, her kayıp nasıl ki bir yengiyi değil, beraberinde kazançları da doğurabiliyor; bazı kazançlar da gerçek bir yenilgiyi beraberinde getirebiliyordu. Bu yüzden olmalı ki insanlar kavramlara epey anlamlar yüklüyordu. Onlara, gelişigüzel kaftanlar dikmek varken, hint kumaşındanmış gibi muamele gösteriyorlardı. Ona göre tıpkı satranç gibi hayatın da belli başlı kuralları vardı ve bu kurallardan en mühim olanı, mutluluğu insanlarda aramamaktı.

Kaç yıl yaşarsa yaşsın, kaç yıl geçerse geçsin, insanların sevgisi gözünde korkunç bir tebessümü andırıyordu. Bu tebessüm, bir illüzyoncunun veyahut bir palyaçonun yüzündeki tebessümle aynıydı. Yalnızca sahte, asla gerçeklik barındırmayan, arka yüzünde binbir türlü kötülüğü bulunan insanlar ona bir adım attıkça, attıkları adımda dahi büyük bir suç buluyordu.

Tâbi, bazı istisnalar hariçti.

Perde arkasında oturmuş, elleri gerginlikten ötürü siyah kumaş pantolununa tutunurken gözleri izleyiciler arasında bulunan arkadaşlarını bulmuştu. 5'i bir arada, yan yana dizilmiş, elleri ağızlarına yelpaze olurken onlara gülmemek imkânsız gelmişti zira tebessümleri korkunç durmayacak kadar saf ve temizdi. Biraz serserilerdi, biraz da kavgacı. İşaret parmağını dudağına sabitlerken sessiz olmalarını söyleyen hocaları olmasaydı bunu oyun başlayana kadar sürdüreceklerine emindi.

Dünya'nın en iyi satranç dehası Magnus Carlsen olma niyeti yoktu. Bu oyuna başlama sebebinin bile ne olduğu muallaktı fakat bir gerçek vardı ki, bunun için az çabalamamıştı. Elbette kazanmak veyahut kaybetmek, zıtlığı beraberinde doğuran kavramlar olabilirdi fakat onun lügatında, en azından bugün için kaybetmek yoktu. En azından yıllar önce olduğu gibi, bu sefer her şeyi riske atmak niyetinde değildi zira hırs, onun hayatının dinamiği hâline gelmişti. Çoğu zaman tehlikeli bir hâle evrilmiş de olsa istediklerini elde edebildiği tek etken de buydu. Hırslıydı, istediği olana kadar mücadeleden geri durmazdı. Ona göre hiçbir düşüş gereksiz değildi. Ve o bir kez düşmüştü. Bir daha da niyeti yoktu.

akla karaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin