18

358 59 50
                                    

"Şikayet geri mi çekilmiş?"

Jimin, arkadaşının yüzündeki alıklığa rağmen yeniden tekrar etti memurun cümlesini. Jeongguk, olduğu yerde duruyor ve elinde kanıt niteliğinde sunmak için can attığı ses kaydıyla beraber, çaresizdi. Telefonu kuvvetlice sıkarken bakışlarını, önündeki gri duvardan bir türlü alamıyordu. Aslında birkaç kez duydu bu cümleyi. İlkinde anlayamadı, "Efendim?"diyerek, şaşkınlığını belli etti. Komiser, elindeki dosyaya bakarken dudaklarını büzmüştü.

"Dosya kapanmış, evlat. Mağdur kişi şikâyetini geri çektiğinden failler temiz aklanmış."

"Bir yanlışlık olmalı," derken dudakları, sinirden sebep seyiriyordu. "Henüz yeni tespit edildiler, nasıl hemen kapanmış olabilir dosya?"

Komiser sıkıntılı bir nefes almış, bir ayağı dizlerine yaslıyken sırtını geriye doğru yaslamıştı. Bu sırada merak ve şaşkınlıkla olduğu yerde dikleşen ikili, agresifleşmeye epey meyilli duruyordu. "Bunu bana sormak yerine, şikâyetini geri çeken arkadaşına sorman daha makul."

Kaşlarını havalandırdı, ağzından alay dolu bir gülüş savrulurken kafasını sinirler yukarı kaldırmış, Jimin'in omzundaki eli ise sakinleşmesine yetmemişti, "Jeongguk." demişti, uyarırcasına. Tam bu sırada ayağa kalkmış, komisere gelişigüzel bir bakış atıp, Jimin'de peşinden kalkarken ikisi de odadan çıkmış, boş koridorda hızlı adımlarla ilerlemeye başlamışlardı. En azından Jimin, öfkeyle ilerleyen bedene ayak uydurmaya çalışıyor, ağzında yuvarlanan kelimelerin hakaret oluşunu ince ince seçebiliyordu. Sıkıntıyla ofladı. "Jeongguk," demişti, adımlarına eşlik edebildiğinde. Duymadı. Yeniden, "Jeongguk!" Dediğinde, omuzlarından tutmuş ve kendisine çevirmişti aceleci bedeni. Hızlı soluk alıp veriyor, burnundan soluyordu. Hâline şaşkınlıkla baktı sarı saçlı. Tanıdığı bedene hayretle bakıyordu. "Tanrı aşkına, sakinleş biraz!"

Güldü alayla, "Sakin olmak mı?" demişti parmaklarını saçlarından geçirirken. "Sakin olmak..."diye mırıldandı, dilini ağzında yuvarlarken. Uzaktan bir psikopat gibi gözüktüğüne emindi. "Olamam," dedi, ciddiyetini takınırken. "Olamam, Jimin. Tanrı aşkına," Adımları bir ileri, bir geri giderken tekrarlamıştı. "Dalga geçiyor olmalı," dedi, gülerken. Burnundan verdiği soluk dudağının üstüne yayılmıştı, "Başka bir açıklaması olamaz bunun, oyun oynuyor benimle, değil mi? Bütün bunların hepsi düzmece."

"Jeongguk, bir sakinleşir misin önce?" Ellerini öne doğru uzatmış, pazularına yerleştirmişti. Çevredeki kalabalığun bakışlarını üzerlerinde hissediyordu. "Olayını aslını bilmeden alevlenmek yanlış. Gider konuşur, hallederiz. Bir dur önce."

"Ulan neyini halledeyim?" Geriye çekilmiş, ellerini iki yana açmıştı. Etrafına baktı gelişigüzel. Sakinliğini korumaya çalışmış, sesini alçaltmıştı. "Heriflerin amacı o değil, benim. Bunu bilmesine rağmen şikâyetinden vazgeçen biriyle neyi konuşayım, Jimin?"

Sustu buna karşılık. Haklıydı arkadaşı. Şu anki mevcut duruma herhangi bir iyi niyet yerleştiremiyordu. Jeongguk, uyarıcı bir nitelikte parmağını doğrulttu arkadaşına. "Sakın peşimden geleyim deme." derken, Jimin'in büyüyen gözlerine saniyeyle bakmış, ona karşı attığı adımı durdurmak istercesine, "Rica ediyorum, dediğimi yap ve eve git, Jim." derken, oldukça tok çıkartmıştı sesini. Fakat Jimin, bunu istemiyor olmalı ki öfkeyle öne atıldı. "Jeongguk, saçmalıyorsun. Herifin nerede olduğunu bile bilmeden öylece gidemezsin. Herifler aylak aylak geziniyor sokakta."

"Biliyorum," demişti hızla. Kaşlarını çatmış, kendinden emin bir tavırla başını sallamıştı. "Nerede olduğunu biliyorum."

"Bu başına bir şey gelme olasılığını azaltmıyor." diyerek hayıflanmıştı, sarı saçlı. "Bırak ben de geleyim seninle." Sahiciydi endişesi. Daha saatler evvel aldıklark tehdit hâlâ daha zihnindeki yerini koruyordu.

akla karaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin