When Emma Falls In Love (From The Vault)

89 8 0
                                    


--

When Emma falls in love, she paces the floor
Emma aşık olduğunda, odada volta atar

Closes the blinds and locks the door
Panjurları kapatır ve kapıyı kilitler

When Emma falls in love, she calls up her mom
Emma aşık olduğunda, annesini arar

Jokes about the ways that this one could go wrong
Ve bu seferkinin nasıl kötü bitebileceği hakkında şakalar yapar

She waits and takes her time
Bekler ve acele etmez

'Cause Little Miss Sunshine always thinks it's gonna rain
Çünkü Küçük Hanım Gün Işığı her zaman yağmur yağacağını düşünür

When Emma falls in love, I know
Emma aşık olduğunda, biliyorum

That boy will never be the same
O erkeğin asla aynı olmayacağını

'Cause she's the kind of book that you can't put down
Çünkü o elinden bırakamayacağın türde bir kitap gibi

Like if Cleopatra grew up in a small town*
Sanki Kleopatra'nın küçük bir şehirde büyümüş hali

And all the bad boys would be good boys
Ve tüm kötü çocuklar iyi çocuklara dönüşürdü

If they only had a chance to love her
Yalnızca onu bir kere sevme şansları olsaydı

And to tell you the truth, sometimes I wish I was her
Ve doğruyu söylemek gerekirse, bazen keşke o olsaydım diyorum

When Emma falls in love, it's all on her face
Emma aşık olduğunda, yüzünden belli olur

Hangs in the air like stars in outer space
Uzay boşluğundaki yıldızlar gibi gülüşü havada asılır

When Emma falls in love, she disappears
Emma aşık oldugunda, ortadan kaybolur

And we all just laugh after seein' it all these years
Ve hepimiz tüm o yılları gördükten sonra yalnızca güleriz

When Emma falls apart, it's when she's alone
Emma aşık olduğunda, yalnız başına kalır

She takes on the pain and bears it on her own
Acıyı üstlenir ve kendi başına ilgilenir

'Cause when Emma falls in love, she's in it for keeps
Çünkü Emma aşık olduğunda, sonsuza dek aşık olur

She won't walk away unless she knows she absolutely has to leave
Kesinlikle gitmesi gerektiğini anlamadıkça çekip gitmez

And she's the kind of book that you can't put down
Ve o elinden bırakamayacağın türde bir kitap gibi

Like if Cleopatra grew up in a small town
Sanki Kleopatra'nın küçük bir şehirde büyümüş hali

And all the bad boys would be good boys
Ve tüm kötü çocuklar iyi çocuklara dönüşürdü

If they only had a chance to love her
Yalnızca onu bir kere sevme şansları olsaydı

And to tell you the truth, sometimes I wish I was her
Ve doğruyu söylemek gerekirse, bazen keşke o olsaydım diyorum

Well, she's so New York when she's in L.A
Yani, LA şehrindeyken, New York'lu havasında davranır

She won't lose herself in love the way that I did
Kendini aşkta benim yaptığım gibi kaybetmeyecek

'Cause she'll call you out, she'll put you in your place
Çünkü sana meydan okuyacak ve haddini bildirecek

When Emma falls in love, I'm learning
Emma aşık olduğunda, ben öğreniyorum

Emma met a boy with eyes like a man*
Emma, gözleri olgunlukla bakan bir erkekle tanıştı

Turns out her heart fits right in the palm of his hand
Kalbinin o adam için uygun olduğunu fark etti

Now he'll be her shelter when it rains
Şimdi yağmur yağdığında adam onun sığınağı olacak

Little does he know, his whole world's about to change
Adam bilmiyor ki, tüm dünyası değişmek üzere

'Cause she's the kind of book that you can't put down
Çünkü o elinden bırakamayacağın türde bir kitap gibi

Like if Cleopatra grew up in a small town
Sanki Kleopatra'nın küçük bir şehirde büyümüş hali

And all the bad boys would be good boys
Ve tüm kötü çocuklar iyi çocuklara dönüşürdü

If they only had a chance to love her
Yalnızca onu bir kere sevme şansları olsaydı

And to tell you the truth, sometimes I wish I was her
Ve doğruyu söylemek gerekirse, bazen keşke o olsaydım diyorum

Yeah, between me and you, sometimes I wish I was her
Evet, aramızda kalsın, bazen keşke o olsaydım diyorum





Like if Cleopatra grew up in a small town*: Taylor, Emma'yı Eski Mısır'da güçlü ve etkili bir figür olan Kleopatra ile karşılaştırıyor. Emma'nın da eşit derecede güçlü ve kendi tarzında etkili olduğunu söylüyor bizlere. Bununla birlikte, küçük bir kasabadan söz edilmesi, onun cana yakın olduğunu da gösteriyor. Yani bize bir nevi Emma aynı Kleopatra gibi ama küçük bir kasabada büyümüş hali gibi.

Emma met a boy with eyes like a man*: Burada ben man kelimesini er/ olgun olarak kullandım. Emma'nın karşındaki erkeğin olgun olan/ davranan bir erkek olduğunu, ergenlik çağındaki bir erkek gibi olmadığını yansıtmak için o şekilde yazmış.

Taylor Swift-Speak Now (Taylor's Version) (Türkçe Çeviri)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin