16

599 85 31
                                    

Almanya'daki son günümüzdü. Çok garip geliyordu hâlâ, bundan on gün öncesine kadar Minho'yu bir daha göreceğimi bile düşünmezdim. Yollarımız ayrılmıştı ve ben istemeyerek de olsa kabullenmiştim bunu. İkimiz de kabullenmiştik, öyle olması için kendimizce makul sebeplerimiz vardı.

O zamanlar makul geliyordu, yani.

Gençtik, tecrübesizdik, uzak kalmanın daha iyi olacağını sanmıştık ikimiz de. Ondan uzakta bunca zaman içimde biriken özlemi hiç fark etmemiştim. Belki yollarımız kesişmese fark etmeyecektim bile.

Biraz ötemde telefonda konuşan sevgilimi izlerken bunlar geçiyordu aklımdan. Bakışlarımı hissetmiş gibi o da bana döndü. Telefondaki kişiyi dinlediğini gösterir gibi başını sallıyordu ama odağının tamamen bana kaydığını fark etmiştim bile.

Yerimden kalktım ve yanına adımladım. Şirketin Minho için ayarladığı evdeydik hâlâ. Minho geniş ve yumuşacık minderleri olan koltuğun kolçak yerinde oturuyordu. Ben de arkasına geçtim, onu biraz gevşetmek üzere masaj yapmak için.

İş konuşmasında olduğunu biliyordum, fikri tekrar değişip Kore'ye dönmeyi talep ettiği için patronuyla sürekli bir tartışma içerisindelerdi dünden beri. Patronu belli ki en başından beri, Minho kabul etmeseydi bile bir şekilde ona bu işi kabul ettireceğinden emindi. Gerek maaşı üzerinden, gerek iş yerindeki konumu üzerinden, gerek özel mevzularla...

Minho'nun sosyal ve sık seyahat etmeye uygun kişiliğini o da çözmüştü ve Almanya'ya taşınmayı kabul ettireceğini biliyordu.

Bilmediği şey, hikayeye aniden benim dahil olacağımdı.

Belki haklıydı, ben bu dönemde hayatına girmiş olmasaydım Minho hiç itiraz etmeksizin buraya taşınırdı. Onu Kore'ye bağlayan bir şey yoktu. Benim aksime ailesi, tutunmak istediği bir iş yeri yoktu  ya da yeni ortamlara girmekte zorlanmıyordu.

Ama ben yeniden hayatına girmiştim ve bu defa çıkmayacaktım.

Omzundan sırtına doğru masaja başladım iki elimle. Minho'nun telefon konuşmasına duyduğu ilginin yavaştan kaybolduğunu görebiliyordum. Gözleri kapandı, dudaklarını birbirine bastırmıştı. Gülümsedim ve beline doğru indi ellerim. Sert hareketlerimle masaja devam ediyordum.

Elim izlediği rotayı kalçasına doğru ilerletince Minho eliyle hoparlörü kapattı ve telefonu uzaklaştırdı, yüzünü hafif benden tarafa dönerek söylemişti.

"Telefondan patronuma inlememi mi istiyorsun şu an gerçekten?"

"Hayır," dedim gülerek. Kulağına doğru eğildikten sonra devam ettim, "Ama telefonu kapatırsan bana inlemeni sağlayabilirim."

Yutkundu ve dudaklarıma indi bakışları. O sırada telefondan gelen ses yükselmişti.

"Alo? Minho! Orada mısın?"

Minho hiç düşünmeksizin yanıtladı, "Acil bir işim çıktı, sonra devam edelim."

Ardından cevap beklemeden kapatmıştı. Telefonu tekrar bakmaya bile yeltenmeden koltuğa fırlattı ve yönünü tamamen bana döndü.

"Teklifini hemen değerlendirelim öyleyse."

Dudaklarıma kapanmadan önce söylemişti.

˜

Minho ağırlığının çoğunu benim üzerime bırakmış halde uzanıyordu yanımda. Lisedeki halimizi andıracak şekilde işaret parmağı çıplak göğsümde ufak daireler çiziyordu. O zaman da bunu yapmaktan çok keyif alırdı. Ufak da olsa benimle temas kurmak hoşuna gidiyordu, bir şekilde bana dokunabilmek.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 14 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Lilac Wine ,, minchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin