Ateş

100 11 19
                                    

"Senin yapacağın işe tüküreyim"

Adam, elindeki dosyaları önündeki gence fırlatarak onu azarladı. Genç mahçup bir şekilde yere bakıyor, elleri ile oynuyordu. Bir şey demek istese bile diyemezdi önündeki patronu kendisine karşılık verilmesinden hiç hoşlanmazdı. Patronun dediklerini başı ile onaylıyor, ona hak veriyordu.

"Kaldır kafanı! Yüzüme bak eğer bir daha böyle bir sunum görürsem sana acımam! Şimdi çık dışarı!"

Patronun bağırışı ile yerinden sıçradı genç. Önünde eğilerek kapıya doğru ilerledi. Tam kapıyı açıp çıkıyordu ki arkadaki patronu tekrar konuştu.

"Bugün mesaiye kalıyorsun saat 20.00'a varmadan çıkmak yok!"

Genç, adama doğru dönüp onayladı.

"Peki efendim."

Tekrardan eğilip çıktı dışarı. Derin bir nefes alıp odasına doğru adımladı. Patronundan fazlasıyla korkuyordu; fazlasıyla sert, acımasız, önyargılı, güçlü birisi idi. Her çalışan ondan çok korkardı ona kafa tutan daha gelmemişti şirkete. Yoongi ne kadar sert olursa olsun kendisinden büyüklere sonsuz bir saygısı vardı, ne olursa olsun asla sesini yükseltmez, saygılı bir gençti.

Koltuğuna oturup laptopunu açtı. Patronu ona mesaiye kalacağını söylediği için bayağı işi vardı. Sıkıntı ile nefes verip dosyaları inceledi, fazlasıyla karışıktı aslında kafasını yorması lazım olacak. Masanın üzerindeki dosyalardan birini açıp baktı burdan yardım alabilirdi. Ofisteki çoğu kişi onu sevmezdi. O: sert, soğuk, yakıcı, yıkıcı olarak bilinirdi. Kendisi hakkında çıkarılan dedikoduları fazla önemsemez, takmazdı. Onlar, onu nasıl bilirse bilsin; insan kendisini bilse yeter. Başkaları yanlış veya doğru bilse ne olacak sanki.

Bilgisayarın tuşlarına basıp geçirdi bazı eksiklikleri. Boş defterine bazı notlar alıp patronuna iletecekti bu yüzden kalemini alıp yazmaya başladı. Yazısı bayağı kötüydü okumak zordu ancak patronu nasıl yapıyorsa onun yazısını okuyabiliyordu. Bazı çalışanlar buna oldukça şaşırıyordu.

Defterini masanın çekmecesine bırakıp ihale ile ilgili telefon konuşmasını yaptı. Bunu kazanmaları şirketlerine oldukça büyük bir mevlâ kazandırabilirdi, kendisinin makamını da yükseltebilirdi.

Masanın üzerinden içi karışmış dosyayı eline alıp düzene sokmaya çalıştı. Bu en nefret olduğu işti. Eğer bir yerde hata yaparsa bütün iş batardı. Büyük bir dikkatlik ile sırasına göre dizmeye başladı. Fazla stres yaptığında her şeyi eline yüzüne bulaştırabilirdi Yoongi. Ellerinin titremesini umursamadan kağıt parçasını büyük bir dikkatlik ile çıkarttı. Diğer sayfaları özen ile geçip kağıdı oraya bıraktı yine özenle.

Tuttuğu nefesi bırakıp gevşedi. İşi onun için çok önemliydi işine verdiği önemi arkadaşlarına bile vermezdi.

Son kez baktı sayfaya, elindeki dosyayı masaya bırakıp telefonunu aldı masanın üzerinden. İhaleyi yapacakları adamın adına tuşlayıp açmasını beklemeye başladı. Bir kaç kere çaldıktan sonra yine o ses geldi.

"Ne var!"

Göz devirip nefes aldı.

"Merhabalar! Yarınki toplantıya gelecek misiniz diye aramıştım. Ha bir de-"

"Ne zaman gelirsem gelirim! Bu seni ilgilendirmez ahmak!"

"Efendim yanlış-"

Telefonu kulağından ayırıp baktı. Kapatmıştı! Şok ile gözlerini açtı.

"Hey sadece ihale ile ilgili birkaç şey konuşacaktık!"

Bıkkınlık ile büyük bir nefes bırakıp telefonu masaya attı. Eli ile yüzünü tırmaladı. Ağlama isteğini bu şekilde bastırıyordu. Ne zaman istemediği bir iş olsa, dinlenmese böyle olurdu ona.

FİRE|SOPEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin