Ne kadar kaldıklarını bilemedikleri o ecelin koynundaki yerden olanlara şahit olan güneş küsüp ayrıldığında ayın kendisini belli etmesiyle iki adam kaybı olanın evine gitti. Gök güzel okyanusunu karartmıştı, geceye armağan yağmurlarını dökmekteydi.
Diğerinden küçük olan yanındaki gence minnettardı kendisini yalnız bırakmadığı için. Tek başına nasıl giderdi o eve aklı almıyordu, Yoongi onun iyi olduğunu görmek için Hoseok'tan izin alarak gelmişti küçük eve. Aralık kapıyı iteleyerek ilk adımı attı genç adam. Ciğerlerine hücum eden havada o alışık koku vardı. Hoseok'un burun direği sızladı. Göğsünü zorlayan his sürerken tezgahtaki yarım bırakılan meyveyi gördü, annesi için yapacaktı.
Hoseok gözlerini çekti tezgahtan usulca oturdu ikili koltuğa. Yoongi ise onları fark etmiş, üzerindeki uçan küçük hayvanları kovmuştu. Şeftaliyi çöpe atıp temizlemişti şekerlenen yeri. Hoseok'tan uzak koltuğun köşesine sindi. Aslında aklına bir dolu cümle vardı ama acısı taze olan arkadaşına nasıl izah edeceğini bir türlü bilmiyordu.
Küçük bir "Geçmiş olsun," çıktı dudaklarından Hoseok'un kulaklarına. Hiçbir şeye yaramayacak fazlasıyla lüzumsuz bir dilekti ona göre.
Hoseok çaresizce omuz silkti. Ağlama istediği yoktu, zorlasa bile. Küçük kuyularından tek su çekilmezdi. Edecek tek söz bulamıyordu yanındaki yabancıya.
___
Yaklaşık bir saattir yatakta oturmuş, bacağına sarılarak uyuyan adamın saçlarını seviyordu genç adam. Kalçalarına inen ince pikeyi beline kadar çekip şakaklarına küçük bir baskı uyguladı. Çok uzun süredir böyle bir an paylaşmamıştı ikisi de birbirleriyle. Jimin yerinde kıpırdandı; odaya girdiğinde adamın yatakta bir noktaya dalmış bir şekilde yakalamıştı, ışığı açarak yanına gelen genç şimdi ışığı kapatmak için hareketlenmişti. Bacağına sarılan Sehun uykulu sesiyle mırıldandı. Jimin ağzından dökülen yarım yamalak sözleri anlayıp sadece ışığı kapatacağına dair ona açıkladı. Yeniden yatağa oturan siyah saçlı genç adamın beline sarılıp başını, Jimin'in karnına yaslanmış omzuna koydu. Jimin yanağını okşadı.
"Erken yatıyorsun bugün?"
Sesindeki soru adamın kendisini bozmadan cevaplamasını sağladı.
"Erken, evet."
"Bir sorun mu var?"
Uykuya dalmak üzereyken saatlerdir aklında dolaşan şeytanlar yeniden uyandı. Sorun var mıydı? Belki. Kardeşinin dediklerinin üzerine düştü bir süre, Annabel'in ölümüne sebep olduğu için en ufak bir pişmanlık kırıntısı hissetmiyordu. Ama bir kor ateşle içinde tuttuklarını önüne kusunca şoke uğramıştı.
"Yok." Kısaca cevap verip Jimin'in tekrardan saçlarını sevmesine izin verdi. O da yalnızca Jimin ile bu şekilde temaslar kurardı, onun haricinde yatakta geçirdiği ilişkiler sadece anlık olurdu.
"Bir şey varsa söyle, iyi gelmeye çalışırım."
"Susarsan iyi geleceksin."
Yorgunluk öyle sarmıştı ki bedenini, dili bir şeylere cevap vermek, kulakları herhangi bir söze katlanmak için fazlasıyla zayıftı. Jimin kabahat işlediğini düşünerek küçük bir özür diledi Sehun'a. Dakikalar ardından adamın huzura karışmış nefes seslerini duydu, pikeyi üzerine çekip göz kapaklarını merceklerine örttü.
Tarih: 2013
Uzun alışverişinden nihayet dönen genç oğlan adımını kapının eşiğinden geçirerek evin içerisine girdi. Parmaklarını acıtan ağır poşeti vitrinin üzerine bıraktığı sıra gözlerinin önündeki yabancı görüntü ile eve birilerinin geleceğini tahmin etti. Şişmiş parmakları birbirine değerken mutfağa doğru ilerledi bu sırada parmaklarının arasına boşluk koymuş, rahatsız hissi en aza indirmişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FİRE|SOPE
Non-FictionLütfen bu kitaba bir şans verin💓 &&& Onu, bacaklarından ve sırtından kaldırmaya çalıştığında ellerinin ve ayaklarının bağlı olduğunu fark etti. Hemen eğilip ayaklarını çözmeye çalıştı. Düğüm öyle sıkı idi ki açmak çok zordu. Bir de bu duman içerisi...