Çiçekler

18 1 4
                                    

Tarih: 2007.

Çömelmiş, sarı renkteki frezyalara gülümseyerek bakıyordum. Altın sarısı renkteki çiçekler öyle güzeldi ki bakmaktan kendimi alamıyorum. Yaprakları öyle hassas görünüyor ki koparmak istemiyorum. Ama abim ve evdeki ablalar çok mutlu olurlar onlara çiçeklerden verirsem. Hem belki teşekkür için bana sarılır, öperler beni. Yüzümdeki küçük tebessüm yerini korurken elimi çiçeğimin gövdesine koydum. Usulca onu toprağından ayırdım. Kökündeki toprağı parmaklarımla dökülmesini sağladım. Elimde hissettiğim baskı ile hemen çektim elimi. Burnumu sıktım, gözlerim doldu. Elime batan dikene baktım saniyelerce. Elimdeki çiçeği yere bıraktım ve parmağıma batan küçük, yuvarlak şeklindeki, üzerinde küçük ve büyük dikenleri olan çirkin şeyi dikkatlice çekmek istedim. Ama elimde hissettiğim acıyla bekledim, çiçek kokusunu içime çekip tekrar tuttum. Gözlerimi kapatıp çektim hızla. Gözlerimi açtığımda küçük bir kırmızı, yuvarlak bir sıvı gördüm. Acıdığı için elimle o yeri ovup kanı temizledim. Evdeki teyzeler işlerinin başında olmalı, ablalardan bir yara bandı istemeliyim. Yere bıraktığım sarı çiçeği alıp sol elime verdim. Dikkatlice diğer büyümüş, çok güzel bal ve çilek kokan çiçekten bir eş daha aldım. Onun yanındaki çiçeği de kopardım. Daha fazlasına gerek yoktu, yani abim için. İkisini de sol elime koyunca bu sefer menekşelerin yanına gitmek için çömeldiğim yerden doğruldum. Sıra sıra çiçekler bulunuyordu burada. Annemin bahçesiydi; ben, annem ve bahçıvanlar hariç kimse girmezdi buraya. Bu yüzden burası benim için özeldi, çoğunlukla burada geçiririm vaktimi. İkinci bölümden çıkıp üçüncü bölüme yürüdüm. Büyük ablalar menekşeyi severdi, değil mi? O zaman mutlu olurlar! Hızlı ve heyecanlı adımlarımı renkli çiçeklere yöneltim. Mor, pembe ve beyaz renkleri burada bulunuyordu. Üzerindeki desenleri bir kelebeği andırıyordu. Yaprakların bir kısmı kendi renklerinde, içlerine doğru beyazlaşıyor ama hâlâ kendi renklerini koruyordu. Tam ortasında da kendi rengi bulunuyordu. Tatlı kokusu burnuma dolunca hemen çömeldim. Meneşekleri görünce elimdeki acıyı unutmuştum. Yeşil sapından tutup nazikçe çektim. Aldığım mor çiçekten sonra pembe renginden de aldım. Daha sonra da beyaz çiçeği. Renkli oluşu onları mutlu ederdi. Ayağa kalkıp dizlerimdeki toprağı elimle silktim. Bahçe kapısına doğru ilerledim ve çıktım. Büyük bir evimiz vardı ama evde ablalar, abiler, ben ve benim abim haricinde biri yoktu. Zamanımı onlarla geçiriyordum. Abim çoğunlukla beni odasından kovuyordu, ablalar da işleri yüzünden benimle oynayamıyordu. Bakıcı olarak tutulan kişiler ise abim yüzünden dayanamayıp işten ayrılıyordu. Eğlenmek için onları üzüyordu ama bu çok kötü bir şey. Neden bunu yaptığını anlayamıyorum. Sekiz basamaktan çıkıp eve girdim. Ama zeminden vıcık vıcık sesler gelince hemen ayaklarıma baktım. Ayaklarım çamurdu. Toprağın ıslak olduğunu anlamamıştım ve şimdi de yeri kirletmiş, teyzelere iş çıkarmıştım. Kızarlardı da... Önce elimdeki çiçekleri benden kısa olan, duvarın dibine yerleştirilmiş dolabın üzerine koydum sonra hızlı adımlarınla dışarı çıktım. Ayakkabılarımı, elimi çamura değdirmeden özenle çıkardım. İkisini alıp köşeye koydum. Kahverengi, üzerinde pandalar olan, şirin çoraplarımla eve girdim. Gözlerimi salonda gezdirdiğimde kimse yoktu. Bu iyi, mutfağa gidip peçete alıp çamurları silmeliydim. Dikkatlice mutfağa yürüdüm. Chloe teyze mutfakta yoktu çok şükür ki. Benden uzun tezgahla bakıştık bir süre. Boyum yetmezdi ki peçete almaya. Sandalyeyi büyük bir güçlükle tezgaha yaklaştırdım. Yumuşak yere ellerimi koyup üstüne çıktım. Soğuk mermere ellerimi koyup kağıt rulosunu aldım. Tekrardan sandalyeye oturup zıpladım. Ses çıkarmamaya dikkat ettim ve giriş kapısına doğru koştum. Elimdeki rulodan üç tane kağıt söküp yere eğildim. Çamuru silmeye başladım ama çok işe yaramıyordu.

"Bay Jung ne yapıyorsunuz?"

Arkamdan gelen sesle irkildim. Kalp atışlarım hızlanırken yavaşça kafamı gelen sese çevirdim. Annabel karşımda, sorduğu soru yüzünden kaşları çatılmış cevabımı bekliyordu. Yerden kalkıp çamur olmuş yeri göstererek konuştum.

FİRE|SOPEHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin