TANITIM

743 12 27
                                    

HERKESE İYİ OKUMALAR DİLİYORUM CANLARIM. BAŞLADIĞINIZ TARİHİ BURAYA YAZABİLİRSİNİZ🤍

"Mavi, kardeşim, bacım, Arkadaşımın kardeşi." Sıra sıra saydığı tüm kelimeler benimle dalga geçer gibi bir tona bürünmüştü. İçi mi kaplayan kötü his, bugün benim ile uyuyacak gibi duruyordu. Ağabey dediğim kişiye aşık olup, onun bunu bilmesi ve beni vaz geçirmesi, ailelerimiz bizi kardeş olarak görmesi, üstelik öz ağabeyimin de, kardeşim gibi dediği kişiye aşık olmak suç muydu? olamaz mıydı?

"Yaa canım çakma ağabeyim, Benim güllü lokumum." Mala yatarak hiç bir şey yokmuş gibi davranmam lazımdı. bana olan tehtid edici bakışları yüzünden tüm vücuduma bir ürperti gelmiş, almayı unuttuğum bıyıklarım diken diken olmuştu.

Allah da beni ağabey'den ağabeye süründürsün ki, zaten süründürüyordu. Anneminde dediği gibi, keşke taş olarak doğsaydım. O bunu dediğinde ne kadar, 'zaten daşş gibi karıyam.' Desem de, şimdi bunu istemek ve ne dediğini anlamak çok çaresiz hissettiriyordu. Hem aklımın kerem'de, hem de Çağan da olması çok yorucu oluyordu.

"Yok kardeşim, sen gel, yaklaş bana biraz," dedi. Başka bir konu da, başka bir zaman da bunu bana söyleseydi uca uça gelirdim. Ama bu halde horoz tarafından tiftiklenmiş, tüyü kalmamış bir tavuk gibi büzülüyordum. Sırf Su'ya bir koz vermemek için kıçını başını ayrı oynatıyordu. Tamam en çok sen ağabeysin, sen. Su'ya dönerek yardım isteyen bakışları mı yolladım. O ise bisküviyi çayın içine batırmak ile meşguldü. Bisküvi daha fazla bu işgenceye dayanamayarak bardağın dibine doğru bir yolculuğa çıktı.

Yastığı elime hızlıca aldım, köşesinden tuttum, belimi yere doğru bükerek çenemide ileriye doğru uzattım. Fıtık olmuş bir yaşlı gibi duruyordum. Yastığı Su'ya doğru var gücümle fırlattım. "Ayy elimden kaydı ya! Şu işe bak!" Yastığı sert ve olduğunca hızlı atmak için şekilden şekile girmemiş olsam bende bana inanırdım. Daha inandırıcı olsun, sizde bana destek çıkın. Elimden kaydı yastık elimden!

Su, "mal mısın ya?! Çay düşecekti elimden. Ne diyon?" Salaksın diyom. Çağan'a döndüm ve gözlerini sıkıca kapattığını, ne yapmak istediği mi anladığını fark ettim. Yay gibi oradan. Oraya oynamıştım, Tabii anlardı. Su'ya tekrar döndüm ve kaşları mı mazlumca indirdim, göz bebekleri mi yana doğru çevirdim. "İşimiz var, Su ile buraları toplamamız gerekiyor Çağa-" Su yerinden fırladı ve, "yoo sonra da toplarız. Senin çayın bitmiş Mavi, ben sana bir çay doldurayım canım arkadaşım," dedi. İnsan arkadaşlarına ayrıl kanka der, bizim ki beni ellere emanet etmek için elinden geleni yapıyor.

Sende arkadaş'dan arkadaşa sürün Su. Benim gibi bir klopatra gibi birine nasıl bunu yaparsın?!

Su tekrar ona vurmamam için yengeç gibi yanıma doğru yürüdü, önümde ki boş ince belli çay bardağını aldı ve odanın dışına doğru koştu. "Bari demli koy!" Diye bağırdım. Bazen inat olsun diye açık koyuyordu çayı. Çağan'a doğru döndüm, sanki ona baktığı mı anlamış gibi gözlerini açtı, kafasını bana çevirdi.

"Ne yapmaya çalışıyorsun mavi? Millet içinde niye bu olmayacak tavırlar sergiliyorsun?" Dedi. Sadece Çağan'ı, yani seni kimseye vermeyeceği mi söylemiştim.

Sessizlik..
Bir daha sessizlik...
Ömür boyu mega sessizlik...

Büyük ihtimalle biraz daha konuşmasam bana saldıracaktı. Hemen ayıplarcasına, "çok ayıp çok sende bana millet içinde sahip çıkmıyor musun? En son sırf barlara, gece klublerine, tanımadığım bir erkek ile içtiğim de, sarhoş bir şekilde yanlışlıkla Burak'ın evine gittiğim de, gay kulübe gittiğim de; bara gelip kavga çıkarmadın mı? Tanımadığım biri ile içki içtiğim de o adamı dövüp, yerde balık gibi çırpınmasına vesile olmadın mı? Burak'ın evine sarhoş bir şekilde gittiğim de, onu balkondan atmadın mı? Gay kulübüne gelip, sırf beni oradan çıkarmak için erkeklerle flörtleşmedin mi?" Nefesimin boğazım da düğümlenmesi, son raddeye gelmesi ile sustum ve derin derin nefes almaya başladım.

Saydığım şeyleri tekrar aklına getirmemle dişlerini sıktı. "Ben bunları millet içinde mi yaptım?!" Dedi. Bir kaç saniye yüzüne boş boş baktım. "Yaptım ama..."diyecek bir savunma bulamayarak geri sustu. Mahalle ortasında benim sayemde dövdüğü çok adam olmuştu.

"Ama benim yaptıklarım yanlış bir konuya yorulmuyor. Herkes benim, seni kardeşim gibi gördüğümü biliyor Mavi! Mahallede ki kişilerin yanın da, Her sözümün başında sana kardeşim demeyi ihmal etmiyorum!" Dedi. Zerre kadar onu umursamıyordum. İnşallah o demlik seni kaçırmış, para istemek için birazdan arıyacaktır da, o yüzden gelmiyorsundur Su.

"Mavi'lerin de özgürlüğü vardır! Onlarda ister ağabey der, ister demez! Renklerin de özgürlüğü vardır, renklerin de özgürlüğü vardır!" Ritim eşliğin de sesimi yükselttim.

"Mavi!" Bağırması ile tekrar yerim de büzüştüm ama bunu belli etmek istemeyerek, "bana bağırma, bir kodum mu yumruğu ağzının ortasına, ses tellerine kadar zarar görürsün bak!" Dedim, o ise beni ciddiye almadı. Neden ki? Sonuçta koskoca asker ağabeyim vardı. Dövüşme tekniklerini elbette bana öğretmişti.

"Bizi mahvediyorsun Mavi, bağlarımızı çürütüyorsun. Bir hırs, bir inat yüzünden kendini, beni seviyormuş gibi kandırma. Eski bizi özlüyorum," dedi. Yanda ki kolanyayı aldım ve elime dönmeye başladım. "Pek naz yapıyorsun sen, bir he desen alır götürürüm seni buralardan. Seninim işte desen, alıp götürürüm seni buralardan. Tutsan elimi,
Benimle gelir misin desen, gelirim ama geç kalma, yoksa sonum Cemşit ile biter." Dedim sesimi duygusallaştırarak.

Bir kaç saniye yüzüme sanki trene bakıyormuş gibi klitlendi. Yüzünden ne kadar çaresiz olduğu anlaşıyordu. Elimden kolanyayı çekip aldı ve eline dökmeye başladı. Ben ne olduğunu anlamazken iki kolanyayı baş parmağını burnunun ve dudaklarımı. Arasına yerleştirdi.

Keskin kokudan dolayı gözlerimi kısarak yüzümü buruşturdum. İki baş parmağını da yukarıdan aşağıya doğru cekmeye, sonra ise aşağıya kayan parmaklarını küçük bir şekil de yukarıya doğru çekti.

"Bu imkansızdır ağam! Bıyıklarına kurban olayım, bırak benim peşimi!" Dedi. Genişçe gülümsedim.

"Töreğ, nağmus, intikom! Ya benimsin, ya da kara toprağın!" Dedim.

Ağlak sesler çıkardı ve omuzlarını Mızmızlanarak haraket ettirdi. "Yok! Senin dilinde de konuşunca olmuyor, yok!" Dedi kendi kendine. Başını yere doğru eğdi.

Ne kadar da her şeyi alaya vursam da, onun beni zerre kadar istemediğini biliyordum. Bir şans bile vermemesi benim kalbimi kırıyordu. Üvey ağabeyim bile değildi ki! Ne olursa olsun vaz geçmeyecektim. Bana kardeşim değil, karım diyecekti, hatunum diyecekti, güllü konumun diyecekti.

Ağzı açık çantama döndüm, İçinde ki yüzüğe baktım. Parmağımda onun değil, ama onu için takacağım bir yüzüktü bu.

Bu planı inşallah öğrenmezdi. Bu plan tıkır tıkır işlerse Çağan ile olan, yada olamayan bu ilişki bir adım ilerleyecekti.

Allah'ım ben hep yanlış yollara düşmekten, sen de hep affetmekten geri kalma olur mu? Ne yapayım, bu benim doğam da var.

Kardeşim falan yok! Karım var, karım Çağan bey! Bu mahalleyi ikimizin adı ile inleteciğim. Belki çok konuşan olacak, belki de herkes bizi kınayacak. Olsun, bizi korumaya benim aşkım yeter. Sen bana aşık olmaya başladığın da ise, yine benim aşkım yeter! Çünkü sen bir mağara adamısın! Sen bir öküzsün! Ama tam kıvama geldiğin de, bizde öküzü adam etmeyi iyi biliriz. Bile bile, öküzleri adam etmeye çalışa çalışa ömrümüz çürüdü zaten.

Kazamız mübarek olsun. Bütün kadınlar yanımda mısınız? Öküzleri adam etme derneğinin açılması, hayırlı uğurlu olsun.

Bismillahirrahmanirrahim.

Merhaba:)
Umarım iyisinizdir, mahalle kurgusu ile sizlerleyim.
Hatalarım olabilir kusura bakmayın.
Öpüyorum.❤️

KÜL SOKAĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin