Ellerimdeki valizleri çekiştirirken öfke dolu bakışlarımı önümdeki ikiliye çevirdim, Ali'nin kucağındaki Su bana üzgünce bakarken paşam karısının elini tutuyor ve gayet mutlu görünüyordu. Onları eve kapattığım için ceza olarak bana valizleri kitlemişlerdi ama şu an el ele tutuşmalarının mimarı olarak bu muameleyi hak etmiyordum açıkçası.
"Ver yavrum, ben hallederim." öfkeli bakışlarım sağıma döndü, anında bütün gerginlik bedenimden uçup giderken bana bakan adama gülümsedim, "Kurban olim sana!" diyerek ilk önce bir valizi sonra diğerini ellerine tutuşturdum. Sırtımdaki çantayı da valizlerin birinin üstüne sabitleyip kendi küçük bavulumu ve Ahmet'in çantasını aldım. "Elimizi verdik, kolumuzu kaptırdık." diye söylense de attığım bakışla başını sallayıp dudaklarını birbirine bastırdı.
Beyciliğini yerim senin!
Sonunda Rize'den göç ediyorduk, zar zor da olsa tek aktarma ve bize yetecek kadar bilet bulmuştuk Eskişehir'e, son iki günümüz vardı. Bugün akşama doğru Eskişehir'de, pazar akşamı da Hatay'da olacaktık. Aslında çalışmayı, üniforma giymeyi özlemiştim. Tatil iyi gelse de alışmış olmak insanı hamlaştırıyordu. Gitmenin en kötü yanı teyzemden ayrılmaktı, buraya kadar hiç konuşmasak da birazdan duygusal anlar yaşayacağımızı biliyordum.
"Anasını satayım kavimler göçü yaşanıyor sanki, toplu olarak hareket ediyoruz ha!" diye araya giren Doruk'la gülüp başımı salladım, kalabalık yapmamak için sıra halinde gidiyorduk. En sonunda Poyraz biletlerimizi almak için gittiğinde oflayarak valizi bıraktım ve gülümseyerek bana bakan teyzeme döndüm. Kollarını açtığında birkaç adım atıp aslında küçücük olan ama beni her şeyden ve herkesten koruyan o sığınağa doladım kollarımı.
"Dikkatli ol hep, bir gözün açık olsun. Yemeklerini de ye, aksatma. Tekin'e de, diğerlerine de göz kulak ol." derken sırtımı sıvazlıyor, burnunu çekiyordu arada. "Sende çok dikkat et teyzem, bir telefon ötendeyim sadece." biraz ayrıldı benden, bir elini yanağıma çıkardı. "Sen iyi olduğun sürece iyiyim ben, benim için endişelenme."
Gülümsedim kocaman, tekrar sarıldığında sıkıca karşılık verdim ona. Daha sonra hepsiyle teker teker vedalaşıp hepimize tek tek hazırladığı garnitür dolu çantayı tutuşturdu Doruk'un eline. "Hepinize üçer kap koydum, eşit hepsi. Buzluğa koyarsanız hiçbişicik olmaz, ısıtır yersiniz." dediğinde Kuzey, "Benim anam iki çift çorap koydu ya, valla duygulandım canım teyzom." diyerek kolunu teyzemin boynuna sardı.
Poyraz biletlerle birlikte geldiğinde tekrar vedalaşıp ayrıldık teyzemin yanından, uzaklaşmadan önce parmak uçlarımdan öpüp ona doğru salladım elimi. Aynısını o da yaptığında gülümsedim tekrar, çok özleyecektim.
Yaklaşık yarım saat sonra hepimiz uçaktaki koltuklarımıza yerleştiğimizde ben cam kenarında, Ahmet yanımdaydı. Doruk ise onun yanında kolları bağlı ve yüzü asık şekilde oturuyordu. Benim yanımda oturmak istemişti ama Ahmet'in kaba kuvvetine maruz kaldığından dolayı en sonunda kabul etmişti oraya oturmayı.
"Niye üzdün ki çocuğu, otursaydın işte oraya." diye fısıldadım Ahmet'in kulağına, ters bakışlarını üstten üstten gözlerimle buluşturdu bir şey demeden. Tam konuşacakken hostesin gelmesiyle dudaklarımı birbirine bastırıp biraz uzağımızda duran kadına baktım.
"Küçükken," diye fısıldayan adama çevirdim bakışlarımı, kemerini bağlıyordu. "Hostes olmak isterdim." dediğinde gözlerimi açarak yana eğdim başımı, kıkırdayarak dudaklarını yaladı. "İlk kez uçağa bindiğimde çok mutlu olmuştum, babam pilot olursam hep binebileceğimi söylemişti ama ben hostes olmak isterdim." kıkırdayarak söyledikleriyle bende güldüm, onu hiç hostes olarak hayal edemiyordum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambaç/ bxb
Humor0537*:Sayın Üsteğmen Ahmet Tekin Çakır 0537*: Sakar mısınız acaba 0537*: Aklıma düşüp duruyorsunuz da Ahmet: Sana buradan bir kayarım hayatının düşüşünü yaşarsın ......................................... Asker Yari'nin ikinci kitabıdır. Kurguyla...