4.6

930 32 11
                                    

Medya- pisicik

bu kitaba yazdığım en uzun bölüm oldu sanırım.

okuyun oylayın lan

kendinize cici bakıınnn.

....................................................

Konuşmuyorduk. 

Neredeyse bir haftadır ne ben ne de Ahmet Tekin, ikimiz de birbirimizin yüzüne dahi bakmıyorduk. Bu suskunluğu başlatan bendim, Leyla'nın geldiği gün yaşananlardan sonra Ahmet defalarca konuşmayı denemiş, çiçekler almış, sanki onun bir suçu varmış gibi defalarca özür dilemişti benden. Birkaç gece arkam ona dönükken öptüğü saçlarımdaki ıslaklık yanaklarının ıslandığını kanıtlarken ben sesimi çıkaramamış, dönüp gözyaşlarını silememiştim. 

Çünkü utanıyordum, onu getirdiğim bu halden utanıyordum. Annesiyle arasına hiçbir şeyin girmediği, saygı ve sevgiyle bağlı olduğu günlerden eser kalmamıştı ve bunun sorumlusu olarak görüyordum kendimi. Benim zaten ailem, kaybedecek bir şeyim yoktu ama Ahmet öyle değildi. Bir ailesi, onu bekleyen bir gelecek vardı. Benimse, benim aynı kanı taşıdığım düşmanlarım vardı. 

Gözpınarımdan damlayan bir yaş başımı yasladığım beyaz yastık kılıfına düştü. Sabah güneşi çoktan doğmuştu. Ahmet yatakta değildi, birkaç saat önce kalkmış, üstümü örttükten sonra çıkmıştı odadan. Bu sefer öpmemişti saçlarımdan, sadece ılık nefesini biraz yakınımda hissetmiştim. Bütün bunların sorumlusu benken ona kızamazdım zaten. 

Gözümü daldığım yerden ayırıp sırtüstü döndüm yatakta, o sırada kapıyı aralayıp minik adımlarla yatağa doğru gelen Pisi zıplayarak yatağın üstüne çıktı ve yanıma gelip boynuma sakladı küçük başını. Sarı, yumuşak tüylerini öptüm sıkıca, mırıldanıp yanağıma sürtündü yavaşça.

"Le Pisi, neredesin gundik?!" 

Elindeki mama kabıyla odanın aralık kapısından başını uzattı Ahmet, "Len hain!" Ahmet'in sesini duyduğunda anında başını kaldırıp isyan edercesine miyavladı Pisi, sanırım yemek yemek istemiyordu. "Kızım, sen niye yemiyorsun mamanı he?" diye sorarak yatağın kenarına oturdu Ahmet, Pisi ise ondan kaçmak için çarşafın altına girmeye çalışıyordu. 

"Kaçağa bak kaçağa!" söylenerek Pisi'nin çarşaf altındaki başını sıkıştırdı avcuna, iki yana sallarken elinin üstüne vurdum hemen. "Ne yapıyorsun, ya canı acırsa?" dememle cıkladı. "Yok gülüm, bişi olmaz benim aslanıma. Hele hele minik kızım benim, oy!" 

Hafifçe gülerek sağa sola salladım başımı, yana dönüp yanağımı yastığa yasladım. "Pazar günü dedik de sende abarttın he, on iki oldu saat." dediğinde omuz siltim, uykum vardı hala ama günler sonra karşılıklı birkaç cümle kurmak iyi hissettirmişti, uyuyamazdım. 

Gözlerim yatağın üstünde kendi kendine oynayan kedideyken bir kolunu yatağa yasladı Ahmet, o da beni izliyordu. "Dışarda mı kahvaltı yapsak?" önerisiyle "Hani on iki olmuştu saat?" dediğimde gülüp omuz silkti. "Saatim yanlış herhalde," inanmış gibi başımı salladım sadece, yatağa yaslı eli saçlarımı buldu, usulca okşuyorken "Günaydın," diye mırıldandı. Gülümseyip "Günaydın," diyerek karşılık verdim ona. 

"Nasılsın?" içten sorduğu soruyla dudaklarımı büzdüm, ne iyiydim ne kötüydüm, verecek cevabım bile yoktu. "Küs müyüz hala?" küçük bir çocuk gibi çıkan sesi içime işlerken bakışları da aynı sesi gibi ürkek, alacağı cevaptan korkarcasına bakıyordu.

 "Hiç küsmedik." dediğimde kısık bir nefes alıp bakışlarını çekti benden. Parmakları saçlarımdan ayrıldı, sırtını bana döndü hala daha yatakta oturuyorken. Defalarca kez olduğu gibi "Özür dilerim." diye fısıldadığında doğruldum yattığım yerden, yanına yaklaşıp yanağımı omzuna yasladım. Pisi bunu kıskanmış olacak ki, beni gördüğü an neredeyse koşarak Ahmet'in kucağına geldi ve siyah tişörtüne tutunarak boştaki omzuna çıktı. 

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 20 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Saklambaç/ bxbHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin