İki gün geçmişti.
Şimdi yan koltuğunda sessizce oturuyorken sanki birbirini ilk defa görmüş insanlar gibiydik. Arada sırada yol vermeyen arabalara küfretmek harici tek kelime duymuyordum güzel dudaklarından, zaten iki gündür sesini bile çok az duymuştum yan yana olmamıza rağmen. Aslında Eskişehir'e ilk vardığımızda dediğini yapmış, bulduğu ilk boşlukta beni boş bir odaya götürmüştü konuşmak için ama yalnız kalmamız beş saniye sürmüştü. O andan sonra ne ben ne de o konuşmak için bir adım atmıştık.
Bana kızdığını düşünüyordum, genelde birine kızınca zaten sessiz bir insan olmasına rağmen daha da sessizleşir, neredeyse varlığını unuttururdu. Bu halinden hep çok çekinirdim tabi, bu yüzden sakinleşmek için zaman vermiştim ama aslında ne için sakinleştiğimizi bile bilmiyordum. Kavga bile etmemiştik, sadece sessizce izlemiştik birbirimizi günlerce.
"Kırsana sağa amına koyduğumun laciverti!" diye bir anda bağırdığında sıçradım olduğum yerde, odaklanmış olsam böyle tepki vermezdim mesleki alışkanlıktan dolayı ama daldığım düşünceler beni savunmasız hale getiriyordu. "Özür dilerim yavrum." bana bakmadan söylemişti bunu, gözü bir türlü sağ şeride geçmeyen yavaş arabadaydı, iki şerit olduğu için arabalar dip dibeydi, önümüzdekinin hızlanması gerekiyordu bizim de hızlana bilmemiz için.
Günler sonra kullandığı hitap ise gözlerimi yumup özlemden ağlamamak için kendimle savaşmama neden olmuştu. Utanmasam kucağına atlayıp sev beni diye zırlayacaktım.
Derin bir nefes alıp söylene söylene penceresini indirdi, "Direksiyonu tut." dediğinde gözlerimi açarak baktım ona. "O eşek gözlerini belertme bana, direksiyonu tut." dediğinde bir şey söyleyemeden hızlıca bıraktığı direksiyonu tuttum. "Kafayı mı yedin!?" tıslamam kulak asmayıp yükseldi biraz ve bedenini dışarı sarkıttı. "Ya sağa kır ya da siktiğimin pedalına bas yoksa götünde şemsiye açarım piç kurusu!" öyle yüksek sesle bağırmıştı ki, herkesin dikkatini çektiğimizden emindim.
"Ahmet, otur yerine!" ayakları hala kontrollüce gaz ve pedaldaydı, sanırım bunu çok yaptığından alışıktı ama ben korkudan gözümü yoldan çekemiyordum.
"Çek lan sağa, çek ben sana göstericem kim kimin çocuğu!"
"Ahmet Tekin!" en sonunda sinirle oturup sıkıca tuttuğu direksiyonu çevirdi, "Sikicem trafiği de kuralları da gelmişini de geçmişini de!" diyerek bulduğu bir aradan hızla geçti, arkamızdan birkaç korna çalsa da birkaç saniye sonra onları duyamayacak kadar uzaklaşmıştık. Bu adamdaki sinir halis midir ya?
"Çok sinirlisin." diye mırıldandığımda derin bir nefes alıp sağa sola kıtlattı boynunu, nedense çok çekici gelmişti gözüme. "Rezervasyon yaptırmamış olsam o arabayı dürüp götüne sokardım onun da geç kalacağımız kadar kaldık."
Bir de bu vardı, bizimkiler sabah ilk uçakla Hatay'a dönmüştü ama biz Ahmet Bey'in planı olduğu için gitmemiş, pazartesi gecesine almıştık bileti, sabah 4 buçukta Hatay'da olacaktık. Aslında bizimkiler gelmemiş olsa bütün hafta sonunu baş başa geçirebilecektik ama maalesef sadece bir günümüz vardı.
"Ne kadar kaldı?"
tek istediğim sesini duymaktı, ne kadar kaldığı falan umumda değildi.
"Beş dakika sonra ordayız." Araba kullanmak onun için normal bir durum değildi, sanki dünyanın en önemli işini yapıyormuş gibiydi hep. Gözünü yoldan ayırmıyor, tamamen odak bir şekilde kullanıyordu.
"Hatta geldik ama biraz yürümemiz gerek." dediğinde başımı salladım bir şey demeden, kapalı otoparka girdi hızlıca. Arabadan sadece eşofman, tişört ve birkaç parça eşyamın oldu siyah çantamı ve Ahmet'in sporcu çantasını aldım indiğimizde. "Ver bana çantaları." dedi bagajı kapatırken, "Bana hamile muamelesi yapıp durma." en ufak bir şeyi dahi taşımama izin vermiyordu, dün bir çay tepsisini bile götürmeme izin vermemiş, ağır olduğunu iddia ederek elimden almıştı. Sanki 10 yıldır asker değilmişim de sekiz aylık hamile karısıymışım gibi davranıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambaç/ bxb
Humor0537*:Sayın Üsteğmen Ahmet Tekin Çakır 0537*: Sakar mısınız acaba 0537*: Aklıma düşüp duruyorsunuz da Ahmet: Sana buradan bir kayarım hayatının düşüşünü yaşarsın ......................................... Asker Yari'nin ikinci kitabıdır. Kurguyla...