Selammm.
Malum bölüme geldik, güsel güsel okuyun oylayın. Keyifli okumalarr.
Kendinize cici bakınn.
.............................................................................
Ellerini dizlerine yaslamış, yaklaşık beş dakikadır susan ve bir şeyler düşündüğüne emin olduğum Poyraz'ı izliyordum. Konuşmuyordu, seslensem cevap vermiyordu. Yanaklarımı şişirdim sıkıntıyla ve bağdaş kurdum ona yakın oturarak, elimi omzuna koydum sıkıca. "Kardeşim." dedim bu sefer, derin bir nefes alıp başını ellerinin arasına aldı.
Eve geldiğimiz gibi anlatmıştım ona, hiçbir tepki vermeden dinlemiş, sonra böyle susmuştu dakikalarca. "Sorun değil Çınar, gerçekten." dediğinde bana dönmüştü başı. "Kardeşimsin sen, gönül koyacak değilim sana. Ayrıca emir bu, boynumuz kıldan ince." diye devam ettiğinde başımı salladım aşağı yukarı.
"Dilekç-" sözümü bitirmeme izin vermedi, "Olur mu oğlum öyle şey? Kafana sık deseler sıkacaksın, dilekçe falan bir daha açma konusunu." Daha fazla bir şey söylemedim, o da odasına gitmişti zaten. Oflayıp kalktım oturduğum yerden bende, en iyisi uyumaktı.
Tabi sabahı sabah etmiştim yatağa girdiğim andan beri, düşünmeden edemiyordum. İki gündür uykusuz olmanın verdiği yorgunluğa bile vaktim yoktu sanki, bir koşuşturmacanın içindeydim. Oradan oraya savruluyor, durağımı bulamıyordum bir türlü.
Kapalı olan gözlerimi alarmın çalmasıyla açtım yavaşça, telefonu elime alıp alarmı kapattım. Yataktan kalkıp üstümü giyindim, Poyraz'da uyanmıştı, tıkırtılar geliyordu. Cüzdanı ve telefonumu alıp çıktım odamdan, Banyoya girip elimi yüzümü yıkadım. Uzamıştı saçlarım, kestirmem lazımdı. Elimle düzelttim sadece kıvırcık tutamları, banyodan çıktığımda Poyraz'da odasından çıkıyordu.
"Günaydın kardeşim." dedim öncelikli davranarak, aramızda ilk defa bu kadar soğuk bir hava vardı. "Günaydın, kahvaltı edeceksen bekleyeyim." dediğinde sağa sola salladım başımı. Bir şey yiyecek halim yoktu.
O da yemek istemediği için çıktık evden, karargaha gittiğimizde yanımdan ayrılmıştı yine. Mahzene indiğimde yine en erkenciler Ali ve Kuzey'di. Kendimi koltuklardan birine atıp kolumu gözlerimin üzerine koydum ışığı engellemek için. Birkaç dakika sonra kalabalıklaşan ses topluluğuyla herkesin geldiğini anlamıştım.
"Uyan lan, kuzucuk!" üzerime atılan yastığı alıp gelişigüzel savurdum hızlıca, Doruk salak salak kahkaha atmaya başladığında başımı kaldırdım. Ahmet yüzünün enindeki yastığı sıkıca kavramıştı. Tam isabet he!
"Sabah sabah, yine burayı oyun parkına çevirdiniz." dedi elindeki yastığı ayağımın dibine bırakırken. Pastane poşetini ortadaki sehpaya bıraktı. "Ye." kaşlarımı çattım, bana mı diyordu?
"Ben mi?"
"Eben Çınar."
Ters ters bakıp kolumu tekrar gözlerimin önüne kapattım, onunla uğraşacak halim yoktu. "Çınar yemiyorsa ben yerim." dedi Doruk heyecanla, Ahmet bölmüştü heyecanını. "Pastaneyi yedin doymadın, midesiz. Doruk dokunursan bitiririm seni!"
Birkaç hışırtı ve tepişme sesi başladığında oflayarak oturur pozisyona geçtim. Ahmet elindeki poşeti koltuğun arkasına doğru sarkıtmıştı, Doruk ise küs bir şekilde oturuyordu yanında. "Yemek istemiyorum ben, ver çocuğa." dediğimde inatla önüme koydu poşeti, çocuğuydum sanki.
"Doruk!" Esra'nın seslenmesiyle yerinden kalktı Doruk, Ahmet'e dil çıkarıp salına salına yürümeye başladığında "Kıvırtma lan!" diye kükremişti dağ ayısı, göz devirmekle yetindim tabi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Saklambaç/ bxb
Umorismo0537*:Sayın Üsteğmen Ahmet Tekin Çakır 0537*: Sakar mısınız acaba 0537*: Aklıma düşüp duruyorsunuz da Ahmet: Sana buradan bir kayarım hayatının düşüşünü yaşarsın ......................................... Asker Yari'nin ikinci kitabıdır. Kurguyla...