1 Ekim 1892, Hogwarts
" Hadi ama Hope! Bu kadar yavaş mısın? Gel yakala da görelim. "
" Pandora! Beni kızdırmak dışında yaptığın bir şey yok. Çabuk buraya gel! "
" Yakalayamaz ki yakalayamaz ki! "
" Ve sen Miri! Şu kıza uymaktan vazgeç artık ya! Of, bıktım sizden ben gidiyorum hem mızıkçılık yapıyorsunuz! "
" Ya tamam tamam gitme. Hem bu kadar yeter, hadi başka bir şeyler yapalım. "
Küçük kız arkadaşlarıyla bir yandan gülüşüyor bir yandan da eğleniyordu. Ravenclaw olabilirdi ama bu onun çocuk olmadığı anlamına gelmiyordu.
Ayrıca halası ve ağabeyi sayesinde sadece kendi binasından değil tüm binalardan arkadaşlara sahipti, hatta kendi binasındakilerden çok onlarla takıldığı söylenebilirdi.
Daha on iki yaşındalardı, hiçbir kötü duygu içermeden saf duygular ile anlaşıyorlardı birbirleriyle.
Hope, Gryffindor ve Slytherinli arkadaşlarını kovalarken onu izleyen çocuktan habersizdi. Evet, şaşırmayın o zaman Gryffindor ve Slytherinler anlaşabiliyorlardı birbirleriyle. Tabi Black ya da Malfoy ailesi gibi aileler tıpkı gelecekteki gibi fikirlere sahiplerdi ancak buna rağmen Hogwarts'ta okuyan çocuklar hiçbir nefret benimsemeden ve kan statüsü önemsemeden birbirleriyle çok iyi anlaşabiliyorlardı. En azından bazı üst sınıflar hariç ( bu üst sınıfların baş harfi Malfoy )
Neyse, en son bir çocuğun Hope'u izlediğini söylemiştim. O çocuk tabiki Albus'tan başkası değildi. Küçük Albus'un kalbi daha ilk gördüğü andan itibaren Hope için atmaya başlamıştı.
Daha önce bu duyguyla hiç karşılaşmadığı için isimlendiremiyordu bunu ancak çok başka bir şey olduğunu biliyordu. Sanki karnında kelebekler uçuşuyordu.
O gün trende yan yana oturduklarından beri neredeyse hiç konuşmamışlardı. Çünkü Albus çekiniyordu. Ağabeyinin de bu okulda öğrenci olması hem de üst dönemlerden olması üstüne üstlük halasının bir profesör ve müdür yardımcısı olmasında dolayı onla konuşmaktan çekiniyordu.
Kızın çevresindekileri görebiliyordu, kimileriyle halası ve ağabeyi sayesinde arkadaş olurken - ki bunlar çoğunlukla üst sınıflar oluyorlardı - kimileri ise onunla sırf ağabeyi ve halası yüzünden arkadaşar oluyorlardı.
Daha on iki yaşındalardı kimisi on üçe yeni girmişti nasıl oluyor da bu kadar çıkarcı düşünebiliyorlar Albus'un aklı almıyordu.
Albus ise çok zeki bir çocuktu, az önceki analizlerinden de anladığımız üzere fazlasıyla gözlemci birisiydi. Etrafındaki insanları gözlemler ve kime nasıl davranacağına karar verirdi.
Albus tüm bunları düşünürken gelen bir sesle irkildi, dalmıştı. Seslenen kişi söylediklerini tekrarlayınca şaşkınlığını gizleyemedi hatta şoka uğradı denilebilir.
Çünkü onu yanlarına çağıran, Hope'tan başkası değildi.
" Albus! Albus, sana diyorum! Bize katılsana hadi! "
" Emin misin? Arkadaşların gelmemi isterler mi? "
" Onlar için sıkıntı yok, söyledim zaten onlara da. Hadi gidelim! "
"Nereye gidiyoruz peki? "
" Birazdan görürsün, bunu Pandora ve Miri dışında gösterdiğim ilk kişi olacaksın. "
Ve böylece iki çocuğun dostluğu başlamış oldu... ya da dostluktan ötesi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Geçmişin Geleceği || Harry Potter Fanfiction
FanfictionHope Weasley... Albus Dumbledore'un sevgilisi, çağının en zeki ve en güzel cadısı... Sadece Hogwarts'ın değil, tüm büyücülük dünyasının en zeki ve en güçlü cadısı... Doğuştan animagus, öyle güçlü ki daha 14 yaşındayken kendi zaman döndürücüsünü üret...