Uyandığımda ilk gördüğüm beyaz bir tavan oldu. Doğrulduğumda bir evde olduğumu anladım. Neredeydim ben?! Odanın içindeki saat yediyi gösterirken ailemin ne kadar endişelendiğini düşündüm. Sözde saat beşte evdeydim. Sahi neredeydim ben? En son Riki'nin üzerine bayılmıştım.
"Riki? Riki? Burada mısın?"
Kısa bir süre hiç ses olmadı lakin daha sonrasında Riki kapıda gözüktü. Yanıma gelirken ise çoktan konuşmaya başlamıştı.
"Uyandın mı? Daha iyi misin? Bir yerinde ağrı sızı vs. var mı?"
"Neredeyim ben, nereye getirdin beni? En son hatırladığım senin üzerine bayılmam. Ayrıca uyandım, iyiyim. Başım ağrıyor biraz."
"İyi olmana sevindim. İstersen başın için bir ağrı kesici verebilirim."
"Riki, sadece sorularıma cevap ver lütfen."
"Tamam sinirlenme. Şimdi öncelikle burası benim evim. Ailem şehir dışında yaşıyor. Ben üniversiteyi burada okumak istediğim için buraya yerleştim. Sen uyurken rahatsız olma diye kendi odamdan dışarı çıkmadım. İçin rahatladı mı?"
"Tamam. Zaten kalamazsın benim yanımda, neyim olarak kalacaksın ki? Ayrıca telefonum nerede?"
"Burada, al"
Telefonumu cebinden çıkarıp bana verdi. Gerçekten telefonumun cebinde ne işi vardı ki? Bunun ile ilgilenmeyip ekranı açtım. 3 cevapsız çağrı annemden, 4 cevapsız babamdan ve 8 tane de kardeşim Jungwon'dan cevapsız çağrı vardı. Jungwon'u arayıp anne babamın durumunu öğrensem iyi olurdu.
"Alo, hyung neredesin sen? Ne kadar merak ettik biliyor musun annem ile babam delirdi. Nicholas hyungu söylemiyorum bile."
"Jungwon sakin ol. Ben fenalaşmışım, bayıldım. Bir arkadaşım getirmiş beni evine şimdi çıkıyorum canım. Annem ile babama durumdan bahsetme lütfen telaş yapmasınlar. Kütüphane de ders yaparken telefonu sessizde olunca saati fark etmemiş falan de canım benim."
"Hyung iyi misin peki sen? Ayrıca Nicholas hyung, ona bir şey demeyeyim mi?"
"İyiyim Jungwon. Nicholas'ı da boşver çok merak ediyor olsaydı bir tane olsun cevapsız araması olurdu telefonumda kapatıyorum abiciğim"
"Tamam hyung sen bilirsin."
Jungwon'u kapattıktan sonra Riki'nin bakışlarına maruz kaldım.
"Ne? Niye öyle bakıyorsun?"
"Nicholas kim?
"Sana ne?"
"Kim, Heeseung söyler misin?"
"Sen sadece birkaç gündür tanıdığım bir insansın, teşekkür ederim getirdin beni ama hiçbir şeyi sana açıklamak zorunda değilim."
Kanepeden kalktıktan sonra yerden çantamı alarak kalktım ve evden çıktım. Riki arkamdan seslense de umursamadım. Nicholas'ın kim olduğunu tabii ki de merak edebilirdi ama soruş şekli hoşuma gitmemişti.
Yoksa öyle her soruyu tersleyen bir insan değilim. Nicholas sevgilim, şu sıralar kavgalıyız. Ara verdik ilişkimize. Çok baskıcı davranıyor ve ben bana bir konunun çok fazla dayatılmasından hoşlanmam. Bu durumu ona bahsettiğimde kavga etmiştik ve ara vermemiz gerektiğini söylemiştim. Yaklaşık iki haftadır kendini affettirmeye çalışıyor ama bilemiyorum. Bugün bile beni hiç aramadı.
.....
Derslik çıkışında Nicholas'ı görmek beni şaşırtmıştı. Çünkü bir daha gelmez sanıyordum. Çekingen adımlar ile yanıma geldiğinde başımı kaldırıp yüzüne baktım. Göz teması kurduğumuzda konuşması çok durgundu.
"İyi misin? Merak ettim seni."
"İyiyim Nicholas, sağ ol."
"Bak nasıl oldu da hiçbir arama telefonuna düşmedi bilmiyorum ama seni birçok kez aradım Hee. Hiçbirine de yanıt alamadım."
"Aradıysan aramışsındır."
"Güzel o zaman.... Hee ne kadar devam edecek bu durum ben ara verdik sanıyordum. Sen ilişkimizi sonlandırmışsın gibi."
Bana iyice yaklaşıp elimi tuttu.
"Hee ben seni çok seviyorum."
"Biliyorum."
"O zaman neyi bekliyoruz?"
"Nicholas, ben bilmiyorum. Bu konuyu şuan konuşmak istemiyorum."
"Tamam öyle olsun."
"Gidelim mi senin ile konuşmak istediğim bir konu var."