"Anlamadım? Ne demek olmaz? Ne demek onun yanında kalman gerekiyor? Neden?"
"Riki ben Nicholas'ın davranışlarından şüpheleniyorum yani hiç öyle bize gerçekten yardım ediyor gibi değil ya da bir şeyler biliyor ama bizden saklıyor gibi. Bu yüzden onun yanında kalmak zorundayım . Belki bir şeyler öğrenirim çok değil zaten iki-üç gün daha kalsam yeter. Zaten fazlası da olmaz."
"Peki, tamam. Böyle de benim içim hiç rahat değil ama sana güveniyorum tamam mı? Eğer bir şey olursa sana bir şey yapmaya kalkarsa beni arayacaksın hemen. Kendi başına bir şeylere kalkışma sana bir şey olmasın. Anlaştık mı?"
"Tamam. Anlaştık."
Riki önce muzipçe sırıtmış daha sonra beni kolunun altına alarak arkasına yaslanmıştı. Sonra da konuşmaya başladı.
"Sen bugün dershaneden çıkınca kütüphanede ders çalışmayacak mıydın, Jungwon'a haber verdin mi?"
Yaptığı şeyi anlayıp hiç onu bozmadan devam ettim oyununa. Birkaç saatimi onun yanında geçirsem sorun olmazdı sonuçta.
"Hmm öyle mi yapacaktım ben bir haber vereyim o zaman canım kardeşim Jungwon'a"
Söylediklerimden sonra hafif kıkırdamış orta sehpada ki telefonumu bana uzatmıştı. Ben elinden telefonumu alırken o da omzumda ki eli ile kolumu okşuyordu. Jungwon'u arayarak bugün geç geleceğimi, endişelenmemelerini söylemiştim. Telefonu kapatırken beni izleyen Riki'ye döndüm.
"Eee ne yapacağız şimdi."
"Sen burada bekle ben hemen geliyorum."
Dudaklarıma hafif bir buse bırakıp kalkmıştı. Yüzümde aptal bir sırıtma ile odadan çıkışını izlemiştim. Ne kadar süre geçti bilmiyorum ama geri döndüğünde elinde bir tepsi, tepsinin üzerinde bir tabak dolusu atıştırmalık ve iki bardak da içecek vardı. Tepsiyi orta sehpaya bırakarak yeniden çıktı odadan. Bu sefer bir elinde laptop diğer elinde de mısır kovası vardı. Ben tebessüm ile onun hareketlerini izlerken o da bizim için gerekli atmosferi oluşturmaya çalışıyordu. Ne izleyeceğimizi bilmiyorum ama onun ile onun seçtiği bir filmi başbaşa izleyecek olma düşüncesi bile çok güzeldi.
......
Film sonlara yaklaşırken iyice mayışmıştım. Kafamı Riki'nin omuzuna koyup biraz uyuyabilirdim ki öyle de oldu.
Gözlerimi açtığımda salonda değildim ya da kollarım Riki'ye dolalı halde uyanmamıştım. Yattığım yerden doğrulurken Riki'nin beni odasına getirdiğini anladım. Tam kalkıyordum ki odanın kapısı açıldı.
"Hissettin herhalde yeni uyanmıştım tam da."
"Öyle olmuş biraz. Jungwon aradı seni. Uyuduğun için ben açmak zorunda kaldım, endişelenmesinler diye."
"Tamam, sorun değil. Ne dedi?"
"Merak etmiş sadece saat geç oldu."
"Kaç ki saat o kadar çok uyudum mu ki ben?"
"Saat neredeyse 12'ye geliyor bu gece burada kalacağını söyledim daha sonra annene benim ağzımdan yazılmış bir mesaj yollarak ona da durumu söyledim. Uyuya kaldığını yani, umarım senin için sorun olmaz."
"Önemli değil Riki. İyi yapmışsın bu saatten sonra eve dönemeyebilirdim."
"Hadi kalk bakalım, aç mısın gerçi bu saatten sonra da bir şey yenir mi ki?"
"Filmin yanında yediklerimiz zaten midemi şişirdi ama sen yemediysen beraber bir şeyler yiyebiliriz."
"Tamam o zaman gel hadi bir şeyler yiyelim sonra da oyunlar oynarız senin ile"
"Tamam"
Cevabım üzerine odadan çıkmıştı. Bende üzerimi düzeltip lavaboya geçtim elimi yüzümü yıkadıktan sonra Riki'nin yanına mutfağa geçtim. Bir şeyler yedikten sonra kutu oyunları oynamaya başlamıştık.
Saat iyice ilerlerken Riki'nin yorulmuş olabileceğini düşünerek yerden kalktım ve yanına gittim. Zaten oyun bitmişti. Ellerini tutup onu da kaldırdım ve uyandığım odaya giderek hem onu hem kendimi yatırdım. Riki de bana gülümsemiş ellerini belime koymuştu. Yüzlerimiz birbirine bakıyordu. Tek elini kaldırıp burnuma minik bir fiske vurdu sonrasında ise "Seni seviyorum" dedi . Bu dediğini beklemediğim için utanç ile başımı önüme eğdim. Sonra da arkamı döndüm. Bu sefer de rahat duramamış arkadan cenin pozisyonu almış vücuduma dolamıştı kollarını. Tişörtümün açık bıraktığı omzuma öpücük bırakmayı da unutmadı tabii.
"Bende seni seviyorum."
