çimlenme

29 6 0
                                    

Eylül Aksoy'dan
Şehirden çıkmıştık tam 29 saattir falan yoldaydık arada dinleniyorduk ama hâla herhangi bir insanla karşılaşmamıştık.

"Galiba gerçekten üçümüz kaldık"

Güldüm, Duruya dönüp omzuna vurdum. Artık o kadar da çok korkmuyordu, yüzündeki yara izleri ve üzerindeki kanlar ile şu an tam bir savaşçı gibiydi.

"Duru bu ihtimali düşünmek istemiyorum eğer düşünürsem.."

Elimdeki demir parçasını kaldırdım ve kafama saplayacak şekilde tuttum. Duru bir kahkaha attı bende onu güldürebilmenin verdiği mutlulukla demir parçasını indirdim ve gülerek gökyüzüne baktım. Sanırım bu felaket en çok Dünyaya iyi gelmişti, doğa kendini yenilemeye başlamıştı bile yani çimlerin üzerindeki öldürülmüş aylakları ve her yere sıçramış kanları görmezden gelirsek.

Murat hoca elindeki küreği sımsıkı tutmuş aşırı gergin bir şekilde yürüyordu..

"Hocam iyi misiniz?"

"Dünya.. Yok olmuş.."

"İyi işte sadece biz varız..!"

Murat hocayı güldürmek istemiştim ama kafasını iki yana sallayıp bana döndü.

"Bu oyun değil Eylül.. Bu kıyamet.. ben şu an da size ne yemek bulacağımı ve nerede konaklayabileceğimizi düşünüyorum.. Ailelerimiz yaşıyor mu onu bile bilmiyoruz.."

Gözaltındaki morluklar ve gözlerindeki şişkinlikler ne kadar yorgun olduğunu gösteriyordu ve sesindeki titreme de ne kadar çaresiz olduğunu... iki çocukla kıyametin ortasında kalmıştı. Yüzümde ki gülümseme bi anda soldu.

"Hey! Şuraya bakın"

Durunun dediği yöne baktım 3,4 aylak geliyordu karşıdan. Halledilir diye düşündüm.

5,6,7..

"Sürü bu! Hemen buraya gelin!"

Murat hoca benim ve Durunun kolundan tuttu hızla yolun ortasında duran arabalara doğru koştu. Herhangi bi arabanın bagajını açmaya çalıştı ama açılmadı. Bende yandaki arabanın bagajını açmayı denedim hemen. Aylaklar yaklaşmıştı bizi görünce hepsi yüksek ses çıkarmaya başlamıştı. Artık kocaman bir aylak sürüsü bize kenetlenmiş geliyordu!

"Hocam ormana gidelim!"

Yan tarafa koşacaktım ki kolumdan tuttu ve beni bagajını açmayı başardığı arabanın yanına sürükledi. Beni bagaja bindirdi sonra Durunun binmesine yardım etti. Bagajda yer yoktu.

"Siz?!"

Kafasını iki yana salladı ve arkasında beliren aylak ile Duru çığlık attı. Aylak, murat hocanın koluna hızla yapıştı ve derisini ayırdı. Murat hoca çığlık atmaya başladı. Son gücümle ayağımı murat hocanın gövdesine koydum tam ittirecekken Murat hoca konuştu,

"Birbirinize emanetsiniz.."

Gözyaşlarım firar ederken hızla geriye ittirdim Murat hocayı ve bagajın kapağını hızla kapattım. Daracık ve karanlık alanda Durunun elini tuttum. Sessizce ağlıyordu, içine içine her zamanki gibi.

Araba sallanıyordu aylaklar arabaya çarpıyor ve sesler çıkarıyordu. Araba sallandıkça Duru ağladı, Duru ağladıkça ben ağladım. Murat hocanın kolunu ısırıp derisini koparması gözümde canlanıyordu.. her yere kan sıçrayışı aklıma geliyordu. Duruya sarıldım ve daracık bagajda aylakların gitmesini beklemeye başladık.

Az önce Murat hoca ölmüştü!

Tekrar gözyaşlarım akmaya başladı, hangi ara bize yetişmişlerdi? Bagaj açmak için oyalanmasaydım ya da ormana gitmemi engellemek için benim yanıma gelmeseydi daha farklı olabilirdi belki! Bir çözüm bulurduk!

KAÇIŞ•Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin