Olduğum yerde ileri geri yürürken bu öğlen yaşananları düşünüyordum. Vernon' la konuşmaya gittiğimizde hiçbir şey söylemeden tokatı basmıştım önce, ardından o yanağını tutarak şokla bakarken bana yalan söylediğini, evine atmaya çalıştığını, gece kulübünde beni bir başıma bıraktığında az kalsın başkası tarafından zorla mühürleneceğimi yüzüne vurmuştum.
Her şeyi teker teker dökmemin ardından Vernon şokla bakakalmıştı ve en sonunda nereden öğrendiğimi sorgulamıştı. Bunun önemli olmadığını dile getirsem de sandığım kadar salak olmadığı için Minho' dan öğrendiğimi anlamıştı. Onun peşinden sınıftan çıkmam ve ailecek tanışmalarından varmıştı buraya. Haklıydı ama yine de öğrendiğim yeri söylememekte diretip yanından ayrılmak istediğimdeyse koluma tam anlamıyla yapışmıştı.
Ben ne kadar çabalarsam o daha fazla sıkmış, tırnaklarını etime geçirmişti adeta ve onun böyle bir yüzü olduğunu bilmediğim için şokla kalakalmıştım. Acıyla inlediğimdeyse olanlar olmuştu, bir anda nereden ortaya çıktığını bile bilmediğim Minho, önce beni kendisine çekerek sırtımı göğsüne yaslamış ve ondan korumuştu. Sonrasındaysa arkamdan çekilmiş ve Vernon' a kafa atmıştı. Vernon kendine geldiğinde kanayan burnuyla Minho' nun üstüne atlamıştı. İkisi yere düşüp yuvarlanmaya başladığında benim elimde bir çekirdeğim eksikti.
Pekala, bu benim yüzümden olmasa ayırmaya asla kalkışmaz ve keyifle izlerdim çünkü kavga izlemeye bayılırdım ama vicdan azabı çekiyordum işte. Ayırmak için harekete geçmeyi düşündüğümdeyse Minho' nun üstte olan taraf olduğunu ve alttaki Vernon' un yüzünün kandan geçilmediğini görmüştüm. O sırada oraya koşan nöbetçi öğretmenler ve öğrencilerse bana kalmadan kavgayı ayırmıştı. Sonunda ise işte buradaydık.
Koridorda ileri geri yürümekten artık sıkılıp kenardaki üçlü sandalyeye oturdum. Dersi tuvalete diye çıkıp asarak buraya gelmiştim, geç gelme sebebimse Vernon' la karşılaşmak istemememdi. Bana bir şey yapacağından değil, ona bir şey yapacağımdan korktuğumdandı bu. Normalde kavga ederken asla saf olan bir karakterde değildim ama bazı anlarda kilitlenip kalıyordum işte. Bu sıralar şansıma o anların hepsinde Minho yanımdaydı.
Müdürün odasının kapısı açıldığında oturduğum yerden ayaklandım hızla. Minho yere eğik olan bakışları yüzünden beni fark etmemişti, arkasından kapıyı kapatırken uzun saçlarının perçemleri gözlerinin üzerine doğru döküldü. Saçları çok güzel ve yumuşak görünüyordu. Düşündüğüm şeylerle bakışlarımı kaçırdım.
Saçlarını okşamak istemiştim.
"Jisung? Senin burada ne işin var?"
Bana seslenen Minho' yla gözlerimi kaçırdığım yerden ona doğru döndürdüm, yanıma geliyordu. "Merak ettim, ceza aldın mı?"
Yanıma geldiğinde ikimiz beraber yan yana koridorda adımlamaya başlamıştık bir yandan da. "Uyarı aldım, bir daha alırsam uzaklaştırma olacakmış. Sıkıntı yok yani."
"Sıkıntı yok diyorsun bir de. Şaka gibisin gerçekten."
Zaten giriş katta olan koridoru bitirip bahçeye açılan kapıya ulaştığımızda tam şu an bu durumu garipsemeye başlamıştım. İkimiz yan yana, hiçbir sıkıntımız olmadan okulda geziyorduk. Minho çok garipsemiyormuş gibi rahattı benim aksime.
"Bir uyarı aldım diye okul hayatım bitmedi Han."
Alaylı sesine gözlerimi devirdim ama bakışlarım hızla az önceki konumunu buldu. Gözlerim odadan çıktığından beri istemsizce dudaklarına kayıyordu. Gerçekten kenarı patlamıştı ve ben bunun için de suçluluk duyuyordum. Bahçe kapısına doğru adımlamasıyla ne yaptığımı düşünmeden kolunu tuttum. Bakışları anında bana döndüğünde sorguluyor gibiydi, yine de bir şey demesine izin vermeden bileğinden tutarak onu çekiştirdiğimde itiraz etmeden peşimden geldi. Sonunda revirin kapısına geldiğimizde kapıyı çalsam da ses gelmeyince odaya girdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
soulmate | minsung ✓
FanfictionJisung sevdiği çocuğa açılmak için harekete geçtiğinde yaptığı bir hatayla nefret ettiği Minho'yla ruh eşi olduğu ortaya çıkar. ✓[omegaverse au] ✓texting+düzyazı ✓hyunlix, chanmin, jeongbin ✓tamamlandı