"Sınıfta kaldığına inanamıyorum, hem de yedinci sınıfta. Nasıl bıraktılar ortaokulda?"
"Arkadaş grubu etkisi, girdiğim ders yoktu doğru düzgün."
Cevabımla bakışları şimdi biraz daha anlamlandırmış gibiydi. Önümdeki yemekten bir parça ağzıma atarak çiğnemeye başladığımda gözlerim tabağındaki tavuk parçasını almak için chopstickleri tutan eline takılıyordu. Elleri bile mi güzel olurdu bir insanın? Oluyordu.
Bugün cumartesiydi, sonunda düşünerek bile heyecanlanıp öldüğüm o gün gelmişti. Günler önceden kombin hazırlamıştım aslında ama abartı olduğunu söyleyen arkadaşlarım beni ikna ederek daha basit bir kombine geçmemiş sağlamıştı. Ben de açık mavi kot bir pantolon, üzerine beyaz tişört ve onun da üzerine pantolonla aynı renkte kot bir ceket giymiştim. Kombinimi basite indirgesem de yine de iyi göründüğümden emin olmuştum.
Yaklaşık bir buçuk saat önce beni evimden aldığındaysa kot ceket giydiğim için sevinmiştim çünkü o da benim gibi kot ceket giymişti, benimkinden daha koyu renkli kot ceketi ona benden daha fazla yakışmıştı. Ne giyse çok yakışıyordu, bu kesinlikle tartışmaya kapalı bir konuydu.
Yola çıkmamızın ardından beni neredeyse tüm şehir ayaklarımızın altında gibi hissettiren bu restorana getirmişti. Yolda oldukça heyecanlanmam ve utanmamdan kaynaklı doğru düzgün konuşamamıştım, o da bunu fark edip beni açmak için daha fazla konuşmuştu. Başarılı olduğuysa ortadaydı, sınıfta kaldığım yedinci sınıf anılarıma kadar dökmüştüm ortaya. Pandora' nın kutusunu açmıştı resmen ve yol boyunca ağzı bıçak açmayan ben, geldiğimizden beri susmuyordum. O ise ne kadar konuşursam konuşayım beni ilgiyle dinliyordu, hatta saçmaladığımı hissettiğimde bile.
"Şimdiki arkadaşların iyi insanlara benziyor ama."
Ağzımda çiğnediğim şeyi yutarken onaylar anlamda kafamı salladım. "Tanısan seversin ama tanımaman tercihim."
Kaşları kalkarken alayla sırıttı. "O kadar çok mu korkuyorsun seni utandıracaklarından? Dün okulda da tanışmak istedim, bir tek Seungmin' le tanıştırdın." dediğine ben de sırıttım. Tek aklı başında olduğuna inandığım kişi Seungmin' di çünkü. Felix ve Jeongin' e gram güvenmiyordum.
Cevap vermek yerine sadece başımla onu onayladığımda kaşları çatılırken isyan etti. "Ben seni tüm arkadaşlarımla tanıştırdım, ayıp."
Evet, dün sabah okulda iki saniyeliğine masalarına uğrayıp tanışmış ardından Changbin bana 'Neler neler diyordu senin için, nasıl döndü yüz seksen derece biliyor musun?' diyince beni kolunun altına aldığı gibi veda etmeme bile izin vermeden oradan uzaklaştırmıştı.
Sonrasında hakkımda neler neler dediğiyle alakalı ufak bir tartışma içine girsek de hızlı çözülmüştü çünkü aynılarını kendim de yaptığım için onu anlayabilmiştim.
"Ne tanışma ama... Görüşürüz bile diyemedim senin yüzünden." diye söylendim bardağımdaki suyu içmeden hemen önce.
Hafifçe güldüğünde gözlerim gülümsemesine kaydı, böyle güzel gülümsemek yasaklanmalıydı çünkü insanların içtiği su boğazına kaçıp boğulmasını sağlayabilirdi. Tıpkı bana birazdan olacak olan şey gibi.
Boğazıma kaçan suyla öksürmeye başladığımda, içimden kendime sövüyordum. Masada geriye doğru çekilirken karnımı tutarak öne eğildim ve öksürmemin düzelmesini sağlamaya çalıştım.
Gerçekten, gerçekten çok rezildim. İlk ve son buluşmamız buydu büyük olasılıkla çünkü ya ölecektim ya da utançtan yerin dibine girecektim. İki ihtimalle de sondu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
soulmate | minsung ✓
FanfictionJisung sevdiği çocuğa açılmak için harekete geçtiğinde yaptığı bir hatayla nefret ettiği Minho'yla ruh eşi olduğu ortaya çıkar. ✓[omegaverse au] ✓texting+düzyazı ✓hyunlix, chanmin, jeongbin ✓tamamlandı