0.3

9.9K 1.1K 226
                                    

Oturduğum yerde heyecandan önümdeki fındıklı çikolata paketinin dibini gördüğümde hâlâ cesaret edip yarım saattir izlediğim çocuğun yanına gidememiştim. Aslında oldukça dışa dönük bir insan olsam da böyle konularda ve gerildiğimde tam tersi oluyordu, dünyanın en korkak insanına dönüyordum.

"Birazdan mutasyonunu tamamlayıp sincap olacaksın Han, kalk git artık derse az kaldı." diyen Seungmin gözlerini devirmişti.

Omuzlarımı silktim. "Tam zil çaldığında gideceğim, reddederse daha az insana rezil olurum en azından."

Seungmin tekrar gözlerini devirdiğinde ona bakarak alayla gözlerimi devirdim. "Gözün çıkacak şu hareketi yapmasan."

Tekrar gözünü devirmesiyle derin bir nefes alıp bakışlarımı ondan çektim. Üçümüz beraber kantinde en köşedeki masalardan birine oturmuştuk ve bizden beş masa ileride arkadaşlarıyla oturan Vernon' la konuşmak için cesaret etmemi bekliyorduk. Felix' se, Hyunjin' i uzaktan izlemeyi tercih ettiği için burada değildi. Canım arkadaşım çok düşkündü bana.

"Lix' e hak vermeye başladım bizi bırakıp gitmesinde." diye mırıldanan Jeongin' e döndü sert bakışlarım. Anında ağzına fermuar çekiyormuş gibi yaptı ve sustu. O sussa da Seungmin tabii ki susmadı ve devam ettirdi onu.

"Çocuğa bakma öyle, haklı. Bir saattir git bir şey yap diye bekliyoruz, Lix' in öğle arasının daha verimli geçtiğine eminim. Senin yerine o açılmıştır belki."

O sırada kantinin giriş kapısına dönük olmam sebebiyle içeri girdiğini gördüğüm Minho ve arkadaş grubuyla gözlerimi devirmemeye çalışırken "İyi insan lafın üstüne." diye söylendim. Felix de en arkadan onlarla arasında mesafe olacak şekilde geldiğinde bunu Lix için söylediğimi anlayan arkadaşlarım da oraya bakmıştı. Lix bana her ne kadar laf etse de benden çok daha beter durumdaydı, Hyunjin' e inanılmaz bir şekilde platonikti ve her vakit bulduğunda onu uzaktan da olsa izlemeye gidiyordu. O salak da Felix peşinden koşmasına rağmen anlamıyordu.

Biz onlara bakarken zilin çalmasıyla heyecanlanarak ayaklandım. Bizimkiler ayaklanmamla sırıtıp "Sonunda!" "Git getir onu!" gibi tepkiler verirken gerginlikten bayılacak gibiydim, kantin yavaş yavaş boşalmıştı ve etrafta neredeyse kimse yoktu. Vernon' un da hâlâ kalkmamış olmasını fırsat bilerek oraya doğru kilitlenmiş ilerlerken önüme çıkan bedene çarpmama bir iki adım kala duraksadım.

"Ne oluyor be?" diye söylendiğimde bakışlarım hâlâ arkada oturan Vernon' daydı. Kalkmamıştı henüz ama her an kalkabilirdi. Gitmek için sağa kaydığımda karşımdaki beden de sağa kayarak önümü kapattı. Ters bakışlarımı sinirle ona çıkarttığımda gördüğüm yüz beni şaşırtmadı.

"Ne halt ediyorsun sen? Çekil önümden." dediğimde sola kaymıştım ancak bu sefer de oraya adım atarak önümü kapattı.

"Dün yaptığım şey neden seni mutlu etti?"

Sorusuyla bakışlarım arkasındaki Vernon' dan ona odaklandı. Şaşkınlıkla kaşlarımı çattım. Yüzüne baktığımda oldukça ciddi olduğunu görmemle kaşlarım havalandı.

"Sana ne be?" diyerek atarlandım. "Çekil önümden alfa."

Minho sırıttı. "Çekilmiyorum acelen mi var?" Sırıtan ifadesi dağılırken tekrar ciddileşti. "Seni mutlu eden ne yaptığımı söyle ki bir daha yapmayayım omega. Söylersen çekileceğim."

Şokla ona bakakaldığımda gerçekten ciddi olduğunu bilmek şu an kahkaha atma isteğimi uyandırmıştı. Gülmemek için kendimi sıkarken arkada gördüğüm hareketle öne doğru bir adım atmak için harekete geçtim. Lanet olsun Vernon kalkıyordu ve ben bir daha bu cesareti toplayabileceğimi sanmıyordum.

Attığım hareketle tekrar önümü kesmesiyle sinirlenerek cevapladım. "Şerefsiz piç varlığın beni mutlu ediyor, bir daha var olma desem yapacak mısın?"

Minho sırıtırken önümde durmaya devam etmişti. Vernon' ın masadan kalkıp kantinin çıkışına doğru ilerlediğini görmemle dayanamayarak Minho' yu önümden çekmek istedim ve bir aptal olduğum için dört aydır ilk defa temas etmemizi sağladım. Yaptığım en büyük hatalardan biriydi.

Sinirle sağ avuç içimle göğsünün sol tarafını ittirdiğimde bir anda avcumda hissettiğim acıyla elimin içi sızladı, ona baktığımda onun da göğsünü tuttuğunu ve dişlerini sıktığını görmemle derin bir nefes almaya çalıştım ama aldığım nefes sanki bana yetmiyordu.

"Siktim belanı piç, ne yaptın sen?" diye dişlerini sıkarken hırlarcasına konuşmasına cevap bile veremeyecek gibi olduğumda sızlayan elime dayanamadım ve dizlerimin üstüne yere çöktüm. Tanrım noluyordu hiçbir fikrim yoktu ama deliriyor gibiydim. Hissettiğim acı gerçek olamaz diye düşünmem bilincim kaybolup yere yapıştığımda aklımda kalan son şeydi ve tabii ki arkamdan seslenilen adım ve yanıma koşan ayak sesleri.

***
İlk üç bölümü yayınladım bakalımm
Yarın falan da birkaç bölüm atarım

soulmate | minsung ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin