•Yazar•
Saat epeyce geç olmuştu. Seungmin arka bahçeye nefes almak için çıkmıştı. Bir mızıltı işittiğinde yukarı koşmak zorunda değildi, bu onu ne rahatlatıyor ne üzüyordu.
Cebindeki telefon titrediğinde hızlıca eline aldı. Gördüğü isimle dudakları yukarı kıvrıldı. Açıp kulağına götürdü.
"Bana yardım etmen gerek Minnie~, kapıda bekliyorum."
"Uyuyorlar mı?"
"Gelip kendin gör, ve elini biraz çabuk tut."
Telefonu tekrar cebine attı. Hızlıca dış kapıya yöneldi. Kapıyı açtığında Felix'in dağılmış sarı saçlarına ve kucağındaki kıza baktı.
"Arabada uyuyor, onu da sen al." dedi fısıldayarak.
Gözleriyle onaylayıp bir kapısı açık olan arabaya yöneldi, küçük çocuğu sıkıca tuttuğundan emin oldup kucağına aldı. Çocuğu sarsmadan eve yürümeye başladı.
"Seungmin hyung." diye mırıldandı. "Geldik mi?"
"Geldik bebeğim, yat sen." usulca saçlarını okşadı.
"Okulu sevmiyorum hyung." Seungmin tişörtünden gelen ıslaklığı omuzunda hissetti. O ağlıyordu, yaşadıkları şeyler aklına geldiği her gün ağlıyordu. "Onlar çok kötüler. Onlardan nefret ediyorum." yutkundu. "Annem hakkında neden böyle şeyler söylüyorlar, neden annemi kötü bir kadın gibi görüyorlar?"
"Bebeğim onlar hiç bir şeyi bilmiyorlar." merdivenleri çıkmaya başladı. Odanın kapısına gelince birden duraksadı. "Annen çok tatlı bir kadındı, bunu biliyorsun." gözlerini kapattı. Annesi hakkında konuşmamalıydı, onun daha da acı çekmesini sağlamamalıydı. Odaya girip Junghoon'u yatağına bıraktı. Alnına bir öpücük bıraktı. "Şimdi uyu tatlım. İyi geceler."
Odadan yavaşça çıktı. Ensesine vuran nefesle irkildi. Hızlıca arkasını döndü.
"Ne oluyorsa anlatmanı istiyorum."
Gözleriyle onay verdı. Elini sıkıca kavradı. Merdivenlerden aşağı inerken bir şey olduğunu anlamakta zorluk çekmemişti Felix. Salona geldiğinde beraber yan yana koltuğa oturdular.
"Felix, Hoon uzun ve zorlu bir dönemden geçiyor. İnsanlar onun Alman olduğunu düşünüyor, yani bir nevi de öyle..."
Gözleri şaşkınlıkla açıldı. Nefeslerini düzene sokmaya çalıştı. "Ona bir şey yapmadılar. Dimi Seungmin dokunmadılar."
"Yarası varsa bile..." boğazındaki yumruyu yutmaya çalıştı. "Göstermiyor."
"Sen ciddisin."
Seungmin avcunun içindeki eli okşadı. "O unutacak, elimizden gelenin daha fazlasını yapacağız, iyileşmesi için." bir eliyle Felix'in saçlarını düzelmeye başladı. "Minho hyung'la konuştum, bir pedegogla görüşecek. Endişe etme Lixxie~"
Kollarını Seungmin'in beline sardı. "Teşekkür ederim, hem kendi adıma hem abim adına." gözlerinden bir damla düştü. "Çocuklarla Karin'den bile daha çok ilgileniyorsun."
"Asıl ben sana teşekkür ederim Lixxie~ O gün o kaldırımda otururken yanıma gelmesen belki şuan çok farklı bir hayat yaşıyor olurdum." oda kollarını boynuna doladı.
Ayrıldıklarında ikisininde nefesleri yüzlerine çarpmaya başladı. Fazlasıyla yakındı yüzleri. Felix yutkundu, ve kafasını yere eğdi. Seungmin onun en yakın arkadaşıydı, kardeşiydi eski duygularını kenara kaldırmalı hatta onları unutmalıydı. Seungmin arkasına doğru yaslandı. Ve bakışlarını tekrar Felix'e çevirdi. "Sana bir şey söyleyeceğim."
Oda arkaya kendini bıraktı. "Nedir?"
"Minho hyung'un sence eve yeni birisini alması normal mi?" dedi bacak bacak üstüne attı.
"Abim eve üç kedi aldı, garip olan yeni bir insan mı?" sessizce kırkırdadı.
"Kastettiğim şey o değildi..."
Kaşları çatıldı. "Abim biseksüel olduğunu öğrendiğinden beri gördüğün her erkekle birlikte olduğunu düşünmen." kafasını Seungmin'in omzuna koydu. "Biraz garip değil mi?"
"Gerçekten beni ciddiyetle dinleyeceğini düşünmüştüm sarı civciv." yalandan dudaklarını büzdü.
"Benim ciddiyetsizin teki olduğumu aklından çıkarmışsın yavru köpekcik." oda dudaklarını büzdü, ve gözlerini kapattı.
"Bana şöyle deme." bacağına çok acıtmayacak şekilde vurdu.
"Hadi bir şeyler açta izleyelim." oda Seungmin'in yaptığı şeyi tekrarladı.
"Burada kalıyorsun yani?" dudaklarında küçük bir gülümseme belirdi.
"Gideyim mi?" gözlerini Seungmin'in gözlerine dikti.
"Saçmalama, sen filmi seç." hızlıca ayağa kalktı. "Ben bir şeyler hazırlayayım." mutfağa giderken birden duraksadı. "Seninle içmeyi özledim."
"İçeceğimizi bilmiyordum..." gözlerini odada gezdirdi. "İki kötü örneğiz, ama neyse, hızlı ol asker!"
Mutfağa hızlı adımlarla ilerleyişini izlemeye koyuldu Felix.
O gün o kaldırımda sırıl sıklam olmuş ve ağlayan Seungmin'i görmüştü Felix. Darma dağın olmuş, ailesini anlatmıştı, gidecek yeri olmayışını ağlayarak dile getirmişti. Ona elinden geldiğince destek olacağını söylemişti. Kalbi kısa süre sonra onun için atmaya başlamıştı. Ama onunla asla beraber olamayacaklarını düşünmek onu onlarca kez öldürüyordu. Vazgeçmişti. Bir korkak gibi vazgeçmişti. Arkadaşlıklarının bozulacağından endişe etmişti. Onu hatırlamamak için her şeyi yapmıştı. En sonunda onunla birlikte arkadaş olarak kalmıştı. Zorunda kalmıştı.
Elinde büyük bir kaseyle patlamış mısır ve iki küçük içki şişesiyle gelmişti.
Keyifli geçen gece ikisinide fazlasıyla yormuştu. Gözleri açtıkları film bitmeden kapanmıştı.
_____________________:)
Kendinize iyi bakın <33
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Father | MinSung
FanfictionBaba ne demekti? Nasıl hissettirmekti? Baba nasıl olunurdu? Hiç bir şey bilmiyordu. Küfür, argo, zorbalık, ırkçılık içerir. Ana ship: MinSung Yan Ship(ler): SeungIn, ChanChang, HyunLix