Asistanların ofiste Win'e göstermedikleri yer, tanıtmadıkları insan kalmamıştı. Neresi kimin odası, hangi kattaki tuvalet kimler için, güvenlikler nereleri koruyor, şirkette hangi odalara giriliyor/girilmiyor hepsini tek tek göstermişlerdi. Win kendi odasını nerede olduğunu sorduğunda ise kendine ait bir odası olmadığını, kişisel sekreteri olduğu için Bright'ın odasında duracağını söylemişti asistanlar. Win aniden gerilmişti çünkü bu onun için çok üst düzey, hayal edemeyeceği bir şeydi. Odaya girmeden önce asistanlar ona ne zaman konuşabileceğini ve nerede durması gerektiğini anlatmışlardı. Yapması gereken tek şey gizlilik açısından Bright'ın bilgisayar ekranına bakmadan başında dikilmekti.
Kapıyı tıklatıp içeri girdiğinde Bright tepkisiz bir şekilde bilgisayarına odaklanmış işlerini bitirmeye çalışıyordu. Bright'ın koltuğunun yanına gittiğinde ne yapacağını anlayamıyordu Win, nereye bakacaktı? Ekrana bakması yasak olduğundan sağa veya sola baksa garip duracak, yukarı veya aşağı baksa Bright onun garip olduğunu düşünecekti. Dümdüz karşısına bakınca ise gördüğü tek sey boş bulutlar olduğu için çalışırken Bright'ı izlemeye karar vermişti. Win sanki bir film izlermişçesine Bright'ı izlerken, Bright bir kere bile kafasını bilgisayardan kaldırıp da Win'e bakmıyordu. O kadar tepkisiz ve odaklanmıştı ki şirket patlasa hissetmezdi. En sonunda sevgilisi Tu Hanım'ın odasındaki evrakları istemek için Win'e bakmış, göz göze gelmişlerdi. Bright yutkundu ve konuşmaya başladı.
Bright: Neden orada öylece dikilmiş bana bakıyorsun?
Win: Çünkü bilgisayarınıza bakmamam gerekiyor. Bende nereye baksam garip görüneceğini düşündüğüm için ne yapacağımı bilemedim ve size bakmaya karar verdim.
Bright: Bir daha bana o şekilde bakma.
Win: Ne şekilde efendim?
Bright: O şekilde işte. Kafanı biraz eğip de gülümseyerek bakıyorsun ya bana, öyle bakma işte.
Win: Ah, neden? Bu ofiste gülümsemek de mi yasak?
Bright: Ah hayır, neyse. Şimdi git ve bana Tu'nun odasındaki evrakları getir.
Win: Peki efendim, siz nasıl isterseniz.
Win odadan çıktığında, Bright arkasından ona bakakaldı.
Bright: Az önce ne yaşadık biz? Kalbim neden böyle atmaya başladı?
Win gelene kadar derin düşüncelerinden kurtulamayan Bright, kendini adeta kocaman bir boşluğun içine düşmüş gibi hissediyordu. Win odaya girdiğinde kendini toparladı ve suratını tekrardan bilgisayarına döndü.
Win: Buyurun efendim, istediğiniz dosyaları getirdim.
Bright: Tamam koy şuraya.
Win: Sekreteriniz olsam da bende insanım, lütfen biraz daha kibar olabilir misiniz?
Win'in bu açık sözlülüğü Bright'ı çok şaşırtmıştı. Normalde herkes korkar, kimse ona karşı çıkamazdı.
Bright: Peki kusura bakma. Bundan sonra dikkat ederim.
Bright tam işine devam edecekken odaya birinin yaklaştığını hissetmiş ve Win'e söylemişti.
Bright: Kapıya bakar mısın, kim geliyor?
Win: Tu Hanım efendim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Secret Secretary | BrightWin
FanfictionWin: Bright, bir hafta sonra evleneceksin farkındaysan. Aylardır yaptığın gibi ikimizi birlikte yürütmeye devam etmeyi mi düşünüyorsun? Bright: Win sen hiç merak etme. Benim tek sevdiğim sensin. Zamanı geldiğinde ondan ayrılacağım. Win: Umarım dediğ...