Dinner

134 14 11
                                    

Win: Ne geleneği efendim?

Bright: Akşam yemeği. Benimle yemeğe çıkacaksın.

Win bunu istemiyor gibiydi. Patron ona daha ilk günden fazla korkutucu gelmişti.

Win: Ama efendim eve gitmem gerek çok geç oldu.

Bright: Ailene çoktan haber verdim, benimle geliyorsun.

Win şaşırmıştı. Sabahtan beri başında dikildiği adam ne ara ailesini aramıştı ki?

Win: Peki madem öyle diyorsunuz, geleyim o zaman.

Bright: Hazırlan, işim yarım saate biter.

Ofisten çıktıklarında Bright'ın arabasına binmek üzere otoparka doğru yol aldılar. Arabaya bindiklerinde Win merakını gizleyemiyordu.

Win: Aileme ne zaman haber verdiniz?

Bright: Tu'nun odasına dosyaları almaya gittiğin zaman.

Araba çalışmış, mekana doğru yol almaya başlamıştı. Bright onu lüks bir restorana götürüyordu.

Bright: Win sen ayırttığım masaya geç. Ben birazdan geliyorum.

Win: Peki efendim.

Win garsonların eşliğinde masaya giderken Bright aşçıyla konuşmak için mutfağa gitmişti.

Bright: Beyefendi merhaba. Bu yemek benim için çok özel olan biri için olacak. Sizden tek isteğim misafirimin içeceğine biraz alkol katmanız. Az bir şey sarhoş olsa bile yeterli.

Aşçılar neden böyle bir şey istediğini anlamasa da Bright'ı tanıdıklarından kötü bir şey yapmayacağını düşündükleri için kabul etmişlerdi.

Bright: Beklettiğim için kusura bakma Win, siparişler birazdan hazır olur.

Win: Sorun değil efendim.

Bright: Buradan sonra içki içmek ister misin?

Win: Gerek yok, ben içki içmiyorum.

Bright: Nasıl yani hiç içmedin mi?

Win: Hayır içmedim.

Yemekler geldiğinde Win susadığını söyleyip ilk olarak içeceğinden içmişti.

Bright: Yavaş ol, önce yemeklerden yiyelim.

Yemekleri yemeye başladıklarında Win sürekli elini içeceğine atıyordu. İçinde ne olduğunu bilmeden bardağın dibinde kalan son kısmı kafasına dikmişti.

Win: Ah, başım dönüyor.

Bright: Hey, iyi misin?

Win: Lütfen beni eve bırakabilir misiniz?

Bright: Ah, tamam. Arabaya gidelim.

Bright arabayı sürmeye başladığında Win bir terslik olduğunu fark etmişti.

Win: Burası benim evimin yolu değil. Nereye gidiyoruz?

Bright: Benim evime.

Win: Hayır beni evime götürür müsünüz?

Bright: Bu halde eve tek başına gitmene izin veremem.

Bright işe daha yakın olan bir dairesine getirmişti Win'i.

Bright: Omzuma tutun, seni içeri götüreceğim.

Win: Bırakın beni, istemiyorum.

Bright Win'i yatak odasına doğru götürüyordu ama Win'in başı çok döndüğü için nerede olduğunu anlayamıyordu. Bright onu yatağa attığında ancak uyanmıştı Win.

Win: Hey, uzak dur! Ne yapmaya çalıştığını sanıyorsun sen?

Bright: Sessiz ol, komşular uyanabilir.

Bright Win'in gömlek düğmelerini yavaş yavaş açmaya başlamıştı. O an gözü Win'den başkasını görmüyordu.

Win: Bırak beni dedim!

Bright: Sessiz ol, kaçmana asla izin vermeyeceğim. Bu gece benim olacaksın.

Win: Bırak dedim!

Win tam o esnada Bright'ı kenara itip ayağa kalkmayı başarmıştı. Gömleğinin düğmelerini kapatmaya fırsat bulamadan dairenin kapını açıp dışarı çıktığında hiç olmaması gereken biriyle karşılaşmıştı.

Tu: Win?

Secret Secretary | BrightWinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin