9

809 35 5
                                    

Evet gece gece kerem aktürkoğluna hangi güç bana yazdırmıştı acaba diye düşünmeye başladım sabahın dokuzunda. Bir yandan kahvaltı yaparken diğer yandan tvye bakıyordum. Benim koyu hazal kaya fanı olduğumu bilmeyen yoktur diyeceğimde türk olan iki tane arkadaşım vardı zaten. Televizyonda adını feriha koydum açmıştım. Telefonum çaldı hemen çaldım. Arayan menajerim sertap'tı.

Sertap: Adel hanım dizinin ikinci sezonu için yurtdışı çekimleri planlanıyor. Çekimler haftaya biliyorsunuzdur. Bu konuya bir açıklık getirir misiniz. Yapımcıya ileteyim.

Adel: Evet biliyorum ikinci sezonda ispanyada on,on bir bölüm cekecekmisiz. Bu konuyla da bir fikrim yok. Eğer yapılacaksa giderim tabii ki. Hem ispanya'ya gitmek hep hayalim olmuştur. Dizinin ikinci sezonunda da bulunmak iyi olur. Yapımcıya adel hanım için sorun olmazmış diyerek ilet.

Sertap: Tamamdır adel hanım başka isteğiniz var mıydı?

Adel: yok sertapcığım teşekkürler.

Telefonu kapadım ve can'a mesaj yazdım.

Adel: Selam can bugün müsait misin acil bulusmaliyiz

Kazımcan: Önemli birşey yok ya? Buluşabileceğimizi sanmıyorum maçımız var bugün. Antrenmandayız ama tesise gelirsen konuşabiliriz

Adel: Orada olacağım.

Hemen üstüme kot şortumu ve üstüne arkadaşımdan çaldığım ince bir tshirt ile kombinleştirmeye çalıştım. Çanta almadım telefonu cebime attım. Kırk beş,elli dakika sonra varmıştım. Kapıda can beni bekliyordu belli ki. Yüzüm asıktı ve canda bunu fark etmişti sürekli dalıp duruyordum.

Kazımcan: Hoşgeldin.

Adel: Hoşbuldum.

Kazımcan: Biraz sonra hepimiz molaya giriyoruz. Okan hocadan kaçarak geldim buraya hemen gitmem gerekiyor. Molada yanına geleceğim.

Adel: Tamam ben buradayım.

Zaman geçmek bilmiyordu resmen ki can gideli 9 dakika olmuştu. Sürekli bir yandan sahaya bir yandan telefonuma bakıyordum vakit geçirmeye çalışıyordum güya kendimce. Sonra yanıma biri oturdu

Burak: Tanırım bu bakışı.

Adel: Anlamadım

Gözlerimi kerem'e dikmişken diğer yandan da sorusuna cevap vermiştim

Burak: Hadi ama almanca bildiğini biliyorum

Adel: Benim hakkımda başka ne biliyorsun acaba?

Bu kez yüzüne döndüm.

Burak: Düşüneyim. Birşey değil birçok şey biliyorum.

Adel: Fanımsın sanırım?

Burak: Kim değil ki

Adel: Doğru.

Burak: Tanışalım. Ben burak Galatasaray'da yedek tercüman diyebilirsin.

Uzattığı eli tuttum

Adel: Yedek ne demek iyi bilirim.

Burak: İlk gelen tercüman kadar ilgi göstermiyorlar. Oturup yüz sayfa çeviririm. Gelen transferlerin dediklerini çeviririm. Ama onlar benden bir dil daha fazla biliyor diye onu ön planda görürler. Birde bilirsin herşeyde ilk daha çok sevilir.

Adel: Katılıyorum. Beş kişilik bir ailede ikinci çocuğum. Abim ilk çocuk olduğu için daha çok ilgiye sahip kız kardeşim küçük olduğu için

Burak: Hayat çok acımasız.

Adel: Buna da katılıyorum.

Burak: Ee nasıl gidiyor çekimler.

Adel: iyi işte ne olsun.

Birden arkadan bir ses yankılandı. Burak'ta gitti ardından bağırarak Galatasaray marşı söyleyen barış,yusuf,kerem,can,yunus ve az da olsa söylemeye çalışan oliveira gördüm.

"ÇOCUKLUK AŞKIMSIN SEN İLK GÖZ AĞRIMSIN" birden hepsinin sesi daha da artmaya başladı. Can hemen eliyle işaret etti. Soyunma odasında üzerini değiştirip yanıma geldi. O sırada tam da kerem yanıma geliyordu ki şansını ne kadar zorlasa da başaramamıştı.

Kerem: Can

Kazımcan: Efendim abi

Kerem: Bende geleyim mi sizle sıkıldım burada

Kazımcan: Gelsin mi adel

Adel: Gelsin (yere dalmış olan gözlerimi kereme sabitledim.)

Küçük bir yerdi zaten. Kazımcan'ı her seferinde buraya getirmemin bir sebebi vardı. Ben istanbula ilk geldiğimde bu kafeye gelmiştim. Dilim dönmüyordu bile konuşmaya ama oradakiler çok yardımcı olmuşlardı ilk kez doğum günümü türk bir yerde kutlamistik neredeyse tüm anılarım bu kafedeydi.

Adel: Benim acil birşey demem gerekiyor can

Kerem sessizdi sadece bana bakıyordu. Bana baktığını fark ettiğim anda ona döndüm. Başını diğer tarafa çevirmişti.

Kazımcan: Söyle adel. Kötü birşey mi?

Adel: Evet.

Kerem hemen sandalyesini çekti ve masaya daha da yaklaştı

Kerem: Nasıl yani

Adel: Ben gidiyorum.

Kazımcan: Nereye

Adel: İspanya'ya

Kerem: Neden?

Adel: ikinci sezonu orada çekecekmişiz

Kazımcan: Ne kadar sürecek bu bir ay sürer mi

Adel: Daha fazla sürer.

Kerem: Nasıl yani kaç bölüm?

Adel: On bir bölüm.

Kerem: Uzun sürmez bence

Adel: Önceki sezon gibi olmayacak bölümler daha uzun ve daha aksiyonlu olacak.

Kazımcan: Ne diyeceğimi bilmiyorum. Önemli olan işin tabi oraya odaklanmalısın. Ama döneceksin değil mi?

Adel: Evet.

Biraz daha oturduk sohbet muhabbet ettik. Ama benim yüzüm hala asıktı. Gulemiyordum. Keremde farkındaydı sürekli şaka yapıp ortamı yumuşatmaya çalışıyordu. İnanın bende bir günde ne oldu buna diyordum içimden. Kazımcan ailesiyle yaşadığı için maça ailesiyle gelecekti. Onun için çok erken eve gitmesi gerekiyordu. Kerem benimle oturuyordu. Sandalyesini yanıma getirdi ve gözümün içine baktı bildiğiniz. Elimi aldı avucunun içinde tuttu

Kerem: Kariyerini etkilemeyi istemem adel... Ama... Ama bence gitme.

Adel: Ama neden kerem ikinci sezonu çekmek zorundayım.

Böyle dediğimi duyunca benden umudu kesti ve elini çekti benden. Başının arkasında iki elini buluşturdu ve önüne bakmaya başladı. Uzun süre sessiz kaldı ve tekrar konuştu.

Kerem: Buralar sensiz çekilmeyecek.

Adel: Hadi canım

Kerem: Öyle.

Adel: Kerem kusura bakma da sormadan edemeyeceğim. Sarhoş musun?

Kerem: Asla sarhoş olabileceğimi sanmıyorum.

Adel: O da doğru.

Kerem: Eee geliyorsun maça?

Adel: Kararsızım.

Kerem: Gelmezsen küserim.

Adel: Komik. Can'ı izlemek için geleceğim ona sözüm var.

Kerem: Zaten hep ona sözün olsun.

Adel: Kerem ne dedin?

Kerem: Diyorum ki can'da çok sevinecek.

Adel: Bence de.

Biliyorsun || Kerem AktürkoğluHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin