Acı.1

172 12 9
                                    

Ben Toprak, Toprak Akıncı. Düşüncelerimi düzeltemiyorum; hastalıklı düşüncelerimi... Ruhumu zehirlerken, bu zehir her yerime akıyor. Kendi içimde yaşadığım bu olayların kanımdan akmasını sağlamak istemiştim. Bu bana sadece bir bağımlılık kattı, bağımlılığım beni tüketti, en ufak sinyalde tetiklenip bana tarifi olmayan acılar ekledi. Kendime olan saygı ve sevgi kırıntılarını silip süpürdü, hissizleştirdi.  Tam böyle bir dönemin içindeyken o geldi: Alev... O çok masumdu, saftı. Çok güzeldi, narindi. Kalbimin sahibi, ruhumun aşkı...

Ben Alev, Alev Kanlıca.Ne yazık ki ruhumu sevmiyorum, daha doğrusu sevemiyorum. Ne kadar denersem deneyeyim onunla kavuşamıyorum. Ona açtığım yaralar o kadar derin ki sarmaya çalıştıkça kanatıyorum. Ölüm ile benliğimi yok edip ona da huzur sağlamak istiyorum. Tam intihar edeceğim yere gelmiş iken o geldi; hayatımın anlam kazanmasını sağlayan adam, Toprak... Beni o dipten çekip çıkardı. Ama benim de bilmediğim şeyler vardı.

8 ay sonra
Teni tenime izler bırakıyordu. Öptüğü her köşede çiçekler açıyordu. Parmakları yuvasını arayan kuşlar gibiydi. Bir o kadar hafif ve narin... Tenimde süzülüyordu. Gözleri her karışımı ezbere bilmiyormuşcasına tekrar tekrar üstümde geziniyor, keşfe çıkıyordu.

Kalbim sahibinin farkındaydı. Her ritim bir kurşun acısıyla eşdeğer atıyordu. Dudaklarının pamuksu yumuşaklığının oluşturduğu morlukların zıtlığı, çileden çıkaran güzelliğiyle harmanlanıyordu. Her hareketi içimi kavuruyordu. Islaklığı rahatlıyordu ama yetmiyordu. Ona arzum katlanarak artıyordu...

"Mutluluk ile arzu birlikte olamazlar" diyen Epiktetos sana asla katılmama izin vermeyen bir adamla karşılaştım. Her ikisini de bir adamda bulmuştum. Bana kattığı her şeyi sıcak bir kucaklama ile karşıladım. Toprak benim hayatımın aşkıydı.

Alev benim her şeyimdi. Onsuz ne yapardım hiç bilmiyorum. Ondan sakladığım şeyler yüzünden kendimden utanıyorum. Umarım kendimi kaybetmem.

Bir kış gecesinde beraber kahvelerini yaptıktan sonra koltuklarına geçip ortak olarak sevdikleri bir yayıncıyı izlemeye başlıyorlar. Alev, Toprak'ın üstüne yatıp üstlerine battaniye çekiyor. Alev'in elleri Toprak'ın saçlarında, Toprak'ın elleri onun saçlarında... Birbirlerini seviyolar. Kedi gibi daha çok sırnaşıyor Alev. Toprak'ın kalp ritminin sesi mayıştırıyor ve uykuya dalmasını sağlıyor. Toprak  Alev'in uyuyakaldıgını fark ediyor ama uyandırmaya kıyamıyor öyle sabaha kadar uyuyorlar. 

İlk Alev kalkıyor ve durumu kavradıktan sonra alttan alttan sevgilisini izliyor. Yanağını okşuyor. Yüzünün her köşesine minik minik öpücükler konduruyor. Toprak hoşuna gittiğine dair mırıltılar çıkartıp gülümsüyor. Öylece birbirlerine bakıyolar. Sessiz bir ortamda sadece gözleri konuşuyor. Alev bir kere daha teşekkür ediyor Toprak'ın varlığına.

2 yıl sonra...

Kalbimin sesi, beni hor bir ateş ile yakan Alev. O kadar güzel ki baktığım her saniye için varlığına teşekkür ediyorum. Kendimi onda buluyorum adeta. Benim gibi birini nasıl sevebilir aklım almıyor. Git gide bir bunalım içimi kaplarken onun ışığını söndürüyorum. Ona bağırdığım her an için kendimden tiksiniyorum. Kendimi kaybediyorum.

Toprak değişiyordu. Aşık olduğum adam gidiyor, onu çok iyi tanıdığımı zannettiğim bir yabancıya dönüşüyordu. Gözlerimin önünde eriyordu. Acısı, acıma katlanıyordu. Hiçbir şey yapamıyordum. Bana yetemediğini düşünüyordu, bana iyi gelmediğimi söylüyordu. 2 yıl önce bana hayat veren o değilmiş sanki başka biriymiş gibi. Beni artık sevmediğini düşünüyorum, ölüyormuş gibi hissediyorum...

Olaylar mıydı  bizi bir araya getiren yoksa ortak noktalar mıydı? Bunun altında yatan acıları düşünüyorum. Toprak'ın aşekaları mıydı beni ona bağlayan yoksa ben miydim ona bağlanan? İçimdeki şüpheye rağmen yanında bu kadar huzurlu ve heyecanlı hissettigim baska bir insan olmadığı gibi, kimse de bu kadar yakamazdı canımı.

Kendi Benliğime YolculukHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin