Holloğğğğ ben geldim. Bu bölüm ben de çok heyecanlıyım.Başrol erkeğimiz gelecek ulan!!! Nasıl heyecanlı olmayayım?
Sizleri de fazla bekletmeden bölüme geçelim.
Yorum yapmayı ve oy vermeyi unutmayın. Bölüm sonunda görüşürüz.
Keyifli okumalar.
~~Sanay
Tüllü gök mavisi elbisem ile at arabasının içinde oturmuş yolculuğun bir an önce bitmesini diliyorum. Bilgen nine yanımda oturmuş kitap okuyordu. Onu es geçip karşımdaki koltukta uyuklayan Aysal'a bakarak iç çektim. Keşke uykum gelince onun gibi bulduğum her yerde uyuyabilsem. Tülü pencereden çekerek yola baktım. Güneş hala tepedeydi. Şu an festival için Ateş ülkesine gidiyoruz. Selamlama merasimi de olduğu için erken gitmemiz gerektiğinden erkenden kalkmıştık. Dışarıyı izleyerek geçen bir sürenin ardından arabacının sesi duyuldu. "Hanımım portala giriyoruz." aldığım haberle şükrettim. Portalı bir geçiş kapısı olarak düşünebilirsiniz. Portalın iki ucu birbirine uzak yerleri birbirine bağlıyor. Bu sayede belki de aylarca sürebilecek yolculuklar bir kaç dakika alıyor. Tabi bunda portal yerine olan uzunluğunuz da etkili. Mesela bizim kasaba portala dört saat uzaklıkta. Portalları açmak için çok fazla miktarda enerjiye ihtiyaç duyuluyor. Bu da bir insanın tek başına karşılayamayacağı bir miktar. Bu yüzden de diyarda enerjisi en yüksek olan noktalara açılıyor.
Geçen bir kaç saniyenin ardından portaldan çıktık. Araba ilerlerken heyecanla etrafı inceledim. Rio Adası'nın bitki örtüsü de çok güzel ama buranınki bir ayrı güzel doğrusu. Bizim arkamızdan da diğer arabalar çıkmıştı. Dışarıya bakmayı kesip Aysal'a döndüm. "Aysal hadi kalk. Geldik sayılır." diyerek dürttüm. En sonunda homurdanarak uyandı. Biraz su içip kendine geldikten sonra o da benim gibi camdan dışarıya bakmaya başladı. Doğa hakkında konuşarak geçirdiğimiz yaklaşık yarım saat süren yolculuğun sonunda Ateş Sarayına vardık. Saray kelimenin tam anlamıyla çok güzel. Hem çok gösterişli hem de mütevazi bir yapısı var. Ve buraya neden Kızıl Saray da dediklerini şimdi anladım. Sarayın dış süslemelerinde bolca kırmızı taş kullanılmış ve bu da sarayın kırmızıymış gibi görünmesine neden olmuş.
Dış avluya gelince arabadan indik ve orada bekleyen bir hizmetçinin önderliğinde iç avluya geçtik. Kraliçenin heykeli burada olduğundan dolayı selamlama da burada olacak. Ardından da balo salonuna geçilecek. En azından Aysal'ın söylediği bu. Biraz etrafa bakındıktan sonra tören saatinin yaklaşmasıyla yerimize geçtik. Buradaki heykelde kraliçe iki elini asasında birleştirmiş ve asasını başına doğru yaklaştırmış şekilde sanki büyü yapıyor gibi duruyor.
Bir süre sonra herkes toplandığında Ateş halkının olduğu yerden heykelin önüne doğru bir kadın geçti. Muhtemelen 39-40 yaşında olan kadın oldukça güzel bir fiziğe sahipti. Ortalama bir boya ve küçük bir yüze sahipti. Üzerine bordo, omuzlarını açıkta bırakan ve belden oturtmalı uzun bir elbise giymişti. Elbisenin göğüs kısmı altın rengi taşlarla kaplı, geri kalanı ise tüldü. Omuzlarından arkaya doğru pelerin şeklinde kullanılmış iki tül parçası vardı. Kulaklarına elbisedeki taşlardan yapılmış bir küpe takıyordu. Halkının sembolü olan ateş kırmızısı saçları bukleler halinde omuzlarına dökülüyordu. Saçlarının üstünde ise altından, taşlarla bezenmiş tacı duruyordu. Tacın tam ortasındaki taş aynı kadının saçları gibi ateş kırmızısıydı.
Kadın yerini alınca gözlerini alanda gezdirdi ve konuşmaya başladı. Konuşması da kendisi kadar asildi. Ses tonu çok naif ve nazik olsa da sanki dediklerini yapmamazlık edemezmişim gibi hissettirdi. "Öncelikle geldiğiniz için Ateş Krallığının kraliçesi olarak hepinize teşekkür ediyorum. Bu önemli günde tıpkı o zaman yaptığımız gibi bir araya gelebilmemizin beni ziyadesiyle mutlu ettiğini belirtmek isterim. Şimdi lafı fazla uzatmadan önder kraliçemiz Aysar'a ve onun beraberinde savaşanlara saygılarımızı sunalım."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Işınbike - Yeni Dünya
FantasyToprakla bağım kesildi ve düşmeye başladım. Düşerken elbisemin etekleri ve saçlarım uçuşuyordu. Demek, dedim yanarak değil de boğularak öleceğim. Olsun suyu severim. Beni izledi ta ki deniz beni kucaklayana kadar. Az önce köpüren deli deniz şimdi d...