Mirhabaaaa! Ben geldim ben. Best yazarınız(?)
Nasıl keyifler? İki gün sonra okullar açılıyor. Şahsen ben mutsuzum ama heyecanlıyım da.
Lütfen oy vermeyi ve yorum yapmayı unutmayın.
Bölüm sonunda görüşürüz. İyi okumalar...
~~Sanay
Hepimiz sarayın dış kapısının önünde durmuş bizi alacak arabaları bekliyoruz. İlk Toprak hanedanını yolcu ettik, şimdi ise Prensin ata binmesiyle Hava Ülkesine gidecek olan fayton yola çıktı. Ben arabayı beklerken hala daha olanları sindirmeye çalışıyor ve sanki hemen yanımda kavga etmiyorlarmış gibi davranıyorum. Bilin bakalım kim kavga ediyor? Doğru cevap. Aysal ile Aren. Bahçeye çıktığımızdan beridir -yirmi dakikadır- hiç susmadan tartışıp kavga ediyorlar. Açıkçası nedeni ile ilgili en ufak bir bilgim yok. Benim için kuru gürültü. Hayır yani yazık değil mi bana da? Şurada olanlara mantıklı bir açıklama bulmaya çalışıyorum ve zaten kafam dolu. Eğer biraz daha devam ederlerse hemen yanı başımızda duran yöneticileri umursamadan ikisine de geçireceğim, şöyle bir güzel eşek sudan gelinceye kadar döveceğim valla. Zaten savaşta olanlar beni az düşündürüyormuşçasına bir de Agir mevzusu vardı. Aysal onu odama girerken gördüğünü söylediğinden beri aklımda dönüp duruyor. Neden geldi ki? Yoksa Agir bir sapı-
"Tekrar görüşmek dileğiyle leydim."
"He?" düşüncelerimden kurtulup kendime gelip sesin sahibine baktım. Çilen... Ben daha bir şey demeden salık duran sağ elimi tutarak dudaklarına götürdü ve iç kısımları gelecek şekilde ıslak öptü. Hızlıca elimi çektim ve diğer elimle öptüğü yeri sildim ve başımı kaldırarak göz göze gelmemizi sağladım. Ardından gayet ciddi bir şekilde "Bir daha iznim olmadan bana dokunmazsanız, sevinirim." dedim sevinirim kısmını bastırarak. Geri çekildim ve Aysal'ın yanına geçtim. O sırada da yanımızda bulunan herkesin sessizliğe gömülerek bize baktığını fark ettim. Aysal ve Aren bile tartışmalarını sonlandırmış bize bakıyordu. Aysal ile göz göze gelince o arkamızda duranları işaret etti, ben ise sadece omuz silktim. Sırf onlar burada diye hoşlanmadığım bir şeye katlanacak halim yoktu sonuçta.
Ama saygısızlık olarak algılamalarını istemediğim için onlara doğru dönerek mahcup bir bakış attım. Bu sırada da aslında kimsenin bunu umursamadığını fark ettim. Hatta Kraliçe Mira gülmemek için zor duruyordu. Ona baktığımı fark ettiğinde diğerlerine çaktırmadan eliyle mükemmel işareti yaptı. Bu hareketle ben de gülecek gibi oldum ama kendimi son anda durdurarak ciddi ifademi korumaya devam ettim. Ardından gözlerim kraliçenin arkasında duran gence kaydı. Göz göze gelince kısacık bir an bana taktir edermiş gibi bir surat ifadesi yapıp ciddi ifadesine geri döndü Agir ve bakışlarını benden çekti. Sanırım anne babasının yanında ciddiyetini bozmak istemiyor.
Ben de bunun üzerine önüme dönünce Çilen'in babası tarafından arabaya adeta sürüklendiğini fark ettim. Babası yaptığı şey yüzünden sinirliydi. Bir kadına izni dışında dokunmak hiç de hoş bir şey olarak karşılanmıyordu burada ve Çilen de benden izin almadan -en azından elini uzatabilirdi- elime dokunarak yanlış yapmıştı ve eve döndüklerinde sağlam bir azar işiteceğine emindim. Onların karavanından sonra sıra bizdeydi. İçeri ilk Bilgen nine girdi, onun arkasından Aysal ve en son da ben. İçeri girmeden hemen önce Kraliçe Mira "Bir şeyler hatırlarsan ya da çözerseniz beni haberdar edin. Ama onun dışında da ziyarete gelmekten çekinmeyin." diye seslendi. Ben de ona gülümseyerek "Elbette ki kraliçem. Her şey için teşekkürler." diyerek küçük bir reverans yaptım ve içeri girip yerime oturdum. Benim oturmamın ardından kapı kapandı ve yolculuğumuz başladı.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Işınbike - Yeni Dünya
FantasyToprakla bağım kesildi ve düşmeye başladım. Düşerken elbisemin etekleri ve saçlarım uçuşuyordu. Demek, dedim yanarak değil de boğularak öleceğim. Olsun suyu severim. Beni izledi ta ki deniz beni kucaklayana kadar. Az önce köpüren deli deniz şimdi d...