**
Herkese merhaba, uzun bir aradan sonra yazma serüvenine geri dönmem sebebiyle yapabileceğim hatalardan dolayı sizden özür diliyorum. Umarım bu hikayeden zevk alırsınız. Fikirleriniz benim için çok değerli bu sebeple yorumlarınızı ve beğenilerinizi mutlaka bekliyorum. Olayları olabildiğince gözünüzde canlandırmak istediğim için önümüzdeki birkaç bölüm biraz resimli olacak. Karakterler için ise daha süre olduğunu düşünüyorum. İyi okumalar, seviliyorsunuz. 💜******
Karanlık ve kasfetli ormanın hemen ardında koşarak geldiğim kayalıklardan düşmekten kurtulduğumda nefes nefeseydim. Ellerimi dizlerime koyup eğildim ciğerlerimin kendi kendini tükettiğini hissediyordum.
Arkamda beni kovalayan şeyin ya da şeylerin ne olduğu konusunda hiçbir fikrim olmamasına rağmen ölümün soğuk esintisini ensemde hissediyordum. Karanlıkta nerede olduğumu hangi yöne koştuğumu bile anlamadan buraya kadar gelmiştim. Kayalıklardan aşağıya bakma fırsatı bulduğumda içimdeki korku yerine acımaya bıraktı. Burası babamın intihar ettiği kayalıktı. Beni terk ettiği ve bütün hayatımın kendisiyle birlikte parçalara ayrıldığı yerdi. Derin bir nefes almaya çalışırken nefesimin kesildiğini hissederek elimi istemsizce boğazıma götürdüm.
Karanlık ormanın içinden hızla gelen gri dumanın etrafımı sarmasıyla nefes almayı bile unutmuş neler olduğuna anlam vermeye çalışıyordum. "7 numaralı oda seni bekliyorum kızım." Babamın sesiyle tüylerim diken diken olurken gözlerim dumanın içinde onu arıyordu. "Baba!" Sesimin yettiği kadar bağırıyordum. Göz gözü görmese de bir ismini haykırıyordum. Bizi bir başımıza bıraktığı için bir yanım onu affedemiyordu."Baba!" Gri dumanın arasından gelen siyah gölgeye umutla adımlarken gölgenin içimden geçmesiyle tamamen nefes alamaz oldum. Ne olduğunu anlayamadığım şekilde geri çekiliyordum. Gölge beni kayalıklardan aşağıya çekerken elimden kurtulmak için bir yol aradım ama bulamadım. Kayalıkların ucuna geldiğimizde ise gözlerimi kapattım ve gölgenin beni boşluğa çekmesine izin verdim.
***
Yerimden sıçramamla koltuk ve sehpanın arasına düşmem bir oldu. Başım sehpaya çarptığı için gözlerimi yumup başımı tuttum. Belli ki dün uyuya kalmıştım. Yüzüm ter içindeydi, yavaşça yerimden doğrulup kendimi koltuğa attım. Sürekli bu rüyayı görüyordum. Derin nefesler alıp başımı arkama yasladım. Beni korkutmasından çok artık endişelendiriyordu. Eskiden ayda yılda bir görürken artık her hafta bazı zamanlarda da haftada iki kere görür olmuştum. Gözlerimi açıp telefonuma uzandım. Saatin 08:13 olduğunu görmemle telaşla kalktım. 15 dakika içinde hazırlanmam gerekiyordu ve tabi ki mümkün değildi. Hızlı adımlarla merdivenden yukarı çıktım ve odama girdim. Spor çantamı ters çevirip içindekileri yatağa boşalttıktan sonra çekmecemden temiz havlu, temiz iç çamaşır ve kıyafet aldım. Duş alacak vaktim yoktu salonu açıp işlerimi hallettikten sonra orada duş alırsam benim için daha iyi olurdu. Çantamla aşağıya inerken merdivenden çantamı kapıya doğru attım. Hızlı şekilde lavaboya girdikten sonra mutfağa gidip dolaptan önceden hazırladığım sandiviçi çıkarıp üzerindeki streçi çıkarıp çöpe attım. Evin içinde bir o yana bir bu yana koşturuyordum. Ekin'den ses seda olmadığına göre hala uyuyordu. Sandiviçi ağzımla tutarken tek ayak üzerinde sekerek tek tek ayakkabılarımı giydim. Kapının kilidini açıp çantamla kendimi evden dışarıya attım. Hızlı adımlarla yürümeye başladığımda saatime yeniden baktım.8:37
Adımlarımı hızlandırırsam yetişirdim. Üzerimde dün giydiğim kıyafetler olduğu için sabahın serinliğinde kapşonumu kapatıp bir yandan sandiviçimi yerken bir yandan da yola odaklandım. Rüyamı düşünmeden edemiyordum. Bilinç altım bana bir şeyler söylemeye çalışıyordu ama ne olursa olsun bulamıyordum. 7 numaralı oda neydi? Otel mi? İstanbul'daki 1000'i geçkin otelden hangisi? Derin bir nefes alarak sahilden yürümeye devam ettim. İçimden kendimle dalga geçercesine gülmek geldi ve gülümsedim. İstemsizce babamın ölümü gözümde canlanıyordu. Polislerin annemi araması, annemin tepkisizliği. Beni elimden tutup götürüşü ve kayalıklarda gördüğüm siyah ceset poşeti. O akşam eve geldikten sonra bir daha annemi görmemiştim. Babam benim için üzüntüyken annem bir boşluktu. Hem de büyük bir boşluk. Başımı kaldırıp denize baktıktan sonra sapmam gereken sokağa geldiğimi fark ettim ve içeri doğru yürümeye devam ettim. Telefonumun çalma sesiyle cebimden çıkardım ve kim olduğuna bakmadan açıp kulağıma koydum.
"Efendim."
"Esin napıyorsun?" Arayan Koray'dı.
"İyiyim Koray gelmek üzereyim bir şey mi oldu?"
"Ya ben evden gelmiyorum da bugün anahtarı unutmuşum."
"Velev ki hasta oldum da gelemedim. Neden önceden aramıyosun?" Sesli bir şekilde nefes verirken karşıda kapının önünde semt oturuşu yapmış Koray görüş alanıma girdi.
"Ne zamana gel-" beni görüp telefonu kapattı ve ayağa kalktı.
"Uzaktan nasıl gözüktüğünü söylemek istemiyorum." dedim imalı şekilde yüzüne bakarak. Omuzlarını silkerek cevap verdi.
"Ne kadar harika göründüğümü her gün söylemene gerek yok." Gözlerimi kısıp yüzüne daha dikkatli baktım. Dudağı patlamış, gözünün altı da şiş olmasa da morarmıştı.
"Dün benim değil de senin mi maçın vardı?" Maçı olsa haberim olurdu çünkü maçlardan önce salona yoğun bir stres hakim oluyordu.
"Y-yok." dedi gözlerini kaçırıp. Kaşlarım çatılırken salonun kapısını açtım ve Koray'ın da içeri girmesinden sonra kapıyı kapattım.
"Koray sen sokakta dayak yiyecek biri değilsin. Ne oldu?"
"Ya yok bir şey kızım salsana beni." Beni geçip gitmeye çalışırken kolundan tuttum.
"Anlatmadan bir adım atamayacağını o kadar iyi biliyosun ki."
"Sokakta kıstırdılar." dedi nefes vererek ve devam etti. "Bir kişi olsalar hallederdim de üç dört kişi üzerime çullanınca birkaç darbe yemiş bulundum. Sen bir de karşı tarafı gör." dedi gülerek. Hiç gerçekçi gelmiyordu çünkü salonu bu civarda bilmeyen yoktu. Beni geçtim Koray buranın muhtarı gibi olmuştu artık. Belki kız meselesidir diye düşünmeden edemedim. Daha fazla zorlamamaya karar verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölgelerin Dansı
Algemene fictieKendi hayatı, kardeşinin sorumluluğu ve spor hayatı... Hepsiyle başa çıkmaya çalışırken düştüğü cehennemden, başarısızlıklarından nasıl kurtulacağını düşünürken daha da içe çekilmesi... Esin'in hikayesinde çatışmanın bitmesi mümkün müydü?