6

306 21 12
                                    

Sabaha kadar öylece durdum. Güneş doğarken yavaşça aşağı indim. Kahretsin bacağım çok acıyordu. O gece ağaca tırmanmadan önce elimizdeki silahları benim çantama hızlıca toplamıştık. Amy'nin silahı ve bıçağının çantamda olduğunu görünce tekrar ağlamaya başladım. Şuan ne yapıyordu? O şerefsizler ona zarar vermiş miydi? Ne halde olduğunu bilmemek canımı daha çok yakarken bana doğru gelen iki yaratığı gördüm. Bacağımın acısını düşünmeden sinirle ilerleyip birinin kafasına bıçağı çekip hızlıca çıkardım. Diğerinin kafasına da sapladım ve çıkardım. Tekrar sapladım. Ve tekrar. Ayağa kalktım. Üstüm kan içindeydi ama kimin umurundaydı. Yürümeye başladım. Karşıma çıkanları hallettikten sonra otoyola vardım. Çevrede hiç araba yoktu. Amy'lerin gittiği tarafa doğru yürümeye başladım.

Karşıma çıkan iki adamla irkildim.

"Merhaba"

Silahımı ona doğrulttum. 

"Ne istiyorsunuz?"

"Dinle amacımız sana zarar vermek değil. Sadece buradan geçiyorduk. Ben Dean. Bu da abim Andrew. Bacağından yaralısın bunu görebiliyorum. İstersen sana yardımcı olabiliriz. Arabamız buraya yakın." 

Amacının zarar vermek olmadığını söyleyen insanlar en son bizi kaçırmıştı. Bu saçmalığa inanmayı o zamandan beri bırakmıştım. Mesafeli bir şekilde cevap verdim.

"Düşündüğün için sağol. Birilerini arıyorum sizinle gelemem."

"Tamam ama en azından bunu al lütfen."

Dean yanıma yaklaşıp bir şişe su ve bir konserve verdi.

"Teşekkür ederim ama sadece merak ediyorum. Bunu neden yapıyorsun?"

"Çünkü ihtiyacın var. Evet insanlar güvenli değil ama teksin. Yaralısın ve muhtemelen açsın. Yarana bakmamı istemedin bari bunu yapayım."

İyi insanlarla karşılaşmadığım için Dean'nin dediğine şaşırmıştım.

"Teşekkür ederim Dean."

"Önemli değil...?"

"Max."

"Umarım aradığını bulursun Max." 

Gülümsedim ve arkamı dönüp yürümeye daha doğrusu topallamaya devam ettim. Dean ve Andrew gitmişti. Kenara oturup konservemi yedim. Buna gerçekten ihtiyacım varmış. Dinlendikten sonra tekrar ayağa kalkıp ilerlemeye devam ettim. Yürürken canım yanıyordu. Bacağım gerçekten yürümeme engel olup vaktimden çalıyordu. Yürüdükten sonra Karşıma baktım. Yol boylu boyunca araçlarla doluydu. Umutla ilerleyip araçları kontrol etmeye başladım. Ama hayır hiçbiri çalışmıyordu. Çaresizlikle yürümeye devam ederken gözüm arabanın arkasındaki yazıya takıldı.

Sophia burada kal..

Devamı silinmişti. Birileri de yakınlarını kaybetmişti. Daha fazla ayakta duramayıp yere oturdum. Çok yorulmuştum. Bacağım yanıyordu ve güneş meydan okurcasına yakıyordu. Biraz daha oturdum.

Ayağa kalkıp tekrar yürümeye koyuldum. İlerledikçe arabalar seyrekleşmeye başlamıştı. Yine de kontrol ederek ilerliyordum. Biraz daha yürüdükten sonra karşıma birkaç tane çıktı. Bıçağıma uzanıp elime aldım. Üstüme gelenleri olabildiğince hızlı bir şekilde halletmeye çalışıyordum. Sayıları bir anda giderek artmaya başlamıştı. Bıçağım yeterli gelmeyince mecbur silahımı çıkardım. Ateş ederken vurduğum bir tanesi üzerime doğru düşmesin diye geriye giderken arkamdaki yaratığa çarpmamla dengemi sağlayamayıp yere düştüm. Silahım da düşmüştü ama uzanamazdım. İki elimle üstümdeki yaratığı ittirmeye çalışıyordum. Çok ağırdı ve beni ısırmak için tüm gücünü kullanıyordu. Galiba bu benim sonumdu. Bu şekilde mi ölecektim? Belkide.

Infection/Daryl DixonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin