22

201 19 13
                                    

Maxine Wright

Dean'nın yanından ayrılırken tek hissettiğim şey korkuydu. Maggie'yi bulmak için evine gittiğimde veranda da oturuyordu. Beni gördüğünde gülümsedi.

"Hey Max."

Yüzümdeki endişeyi gördüğünde yüzü değişti.

"Her şey yolunda mı?"

"Evet. Yani sanırım. Bilmiyorum."

"Tamam bana sorunun ne olduğunu söyle."

"Henüz bir sorun var mı bilemiyorum. Sana şey sormak için gelmiştim. Uhm.. Hilltop'a yakın zamanda gidecek misin?"

"Aslında bugün uğrayıp kontrole gidecektim."

"Ah bunu duyduğuma sevindim. Seninle gelebilir miyim?"

"Tabii ki Max. Sakıncası yoksa soruyorum. Bir nedeni var mı?"

"Doktoru görmem gerek.."

Maggie şaşkınlıkla gözleri aralandığında bakışlarımı kaçırdım. Ama o buna sevinmiş gibiydi.

"Aman tanrım Max! Buna inanamıyorum. Hamile misin?"

"Şştt Maggie! Birileri duyabilir. Ayrıca bilmiyorum. Dean gidip görünmemi istedi."

"Oh anladım. O zaman gidelim hadi."

"Şimdi mi?"

"Evet. Gitmek için Glenn'i bekliyordum. O da sabahki grupla beraber gitti. Ama tek değilim yanımda sen varsın. Bence gidebiliriz."

"Tamam o halde."

Haber verdikten sonra Hilltop'a doğru yola çıktık. Direksiyona geçmiştim. Yol boyunca Maggie ile sohbet etmiştik. Bana sürekli korkmama gerek olmadığını söyleyip durmuştu ama ben bir türlü bunu başaramıyordum. Hilltop'a vardığımızda arabayı park edip kapılarına doğru yürüdük. İçeri girdiğimizde Jesus bizi görüp yanımıza geldi. Beni burada görmeyi beklemiyordu anlaşılan. Biraz şaşırmıştı.

"Hey Max! Seni burada görmeyi beklemiyordum."

Gelip ikimize de sarıldıktan sonra konuştu.

"Açıkçası bende buraya gelmeyi beklemiyordum. Doktor Carson'u görmemin bir sakıncası var mı?"

"Saçmalama lütfen. Ne zaman istersen. İsterseniz."

Ona gülümseyip yanından ayrıldık. Doktor Carson'un olduğu yere girdiğimizde bizi yüzündeki gülümsemeyle karşıladı. Maggie uzandıktan sonra elini tutup ekrana baktım. Maggie'nin gözlerindeki parıltı beni mutlu ediyordu. Maggie kalktıktan sonra sıra bana gelmişti. Gömleğimi sıyırırken içimdeki endişe karnımı ağrıtıyordu. Maggie güven vermek istercesine elimi sıktığında biraz olsun rahatlamıştım. Doktor Carson elindeki cihazı karnımda gezdirdikten sonra bana dönüp konuştu. Yüzünde heyecanlı bir gülümseme vardı.

"Karnında üç haftalık bir can taşıyorsun Maxine.."

Maggie heyecanla elimi sıkarken ne diyeceğimi bilemiyordum. Gözümden yaşlar yavaşça süzülürken bunun sevinç mi yoksa üzüntü mü olduğunu bilmiyordum bile. Karnımdaki jeli peçeteyle silerken doktora teşekkür edip gülümsedim. Verdiği ultrason kağıdını cebime attım. Ayağa kalkıp pantolonumun fermuarını çektikten sonra Maggie ile dışarı çıktık. Bana hızlıca kollarını sardığında ona karşılık verdim. Jesus yanımıza geldiğinde yüzümüzden anlamış olacak ki o da gülümsedi. Onunla vedalaştıktan sonra Hilltop'tan ayrıldık.

Arabaya bindikten sonra kendimi daha fazla tutamadım ve ağlamaya başladım. Maggie ilk başta bunun sevinç gözyaşları olduğunu sandı ama sonra olmadığını yüzümdeki çaresizlikten anladı.

Infection/Daryl DixonHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin