two.

32 3 2
                                    

*






will you still love me? - young and beautiful, lana del rey

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

will you still love me? - young and beautiful, lana del rey.










*

Gözlerimi telefonumun çalmasıyla araladım. Tam bu sırada ağırlaşmış göz kapaklarım bana eziyet çektirirken yoğun baş ağrısı beni çoktan etkisiz hâle getirmişti. "Ah," diye inlediğimde elimi hemen başıma götürdüm. Telefonum bir yerde çalıyordu ama onu nerede bıraktığımı hatırlamadığım için yatakta küçük bir arayışa çıkmıştım. Uzun sürmeden yastığımın altında telefonu buldum ve hemen aramayı cevaplandırdım.

"Alo?"

"Zavallı, sesin bile berbat halde," dediğinde tanıdık bir ses gözlerimi yeniden kapatıp başımı yastığa gömdüm. Arayan Tom'du. "Evde misin hâlâ?"

"Evet, yeni uyandım." Yüzüme doğru bütün ışıklarıyla süzülen güneş gözlerimi acıtıyordu. Pencereye sırtımı dönmek zorunda kaldım. "Siz birlikte misiniz?"

"Laura'yı mı diyorsun?" dedi iğrenir gibi. "Benden bir dakika bile ayrı kalamadığı için sabahın ilk saatlerinde yanıma geldi, yani evet maalesef ki birlikteyiz."

"Anladım." Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslatsam da pek etkili olmuyordu. Boğazım da kurumuştu, üstelik dişlerim de sızlıyordu. Sanırım yine dişlerimi sıkarak uyumuştum.

"Sen ne zaman gelmeyi düşünüyorsun acaba?" diye sordu kinayeyle.

Elimi alnıma yasladığımda iç çektim. "Hazırlanırım şimdi, birazdan orada olurum." dedim kısık sesle.

"İyi," derken Tom rahatsız olmuş gibi konuşmuştu. "Gelirken bütün kasvetini, üzüntünü evde bırakırsan sevinirim. Mümkünse makyaj da yap, yanımda ölü gelin gibi dolaşmana müsaade edemem."

"Denerim Tom, kapatıyo-"

Tom benden önce davranıp telefonu kapattığında sözüm havada asılı kalmıştı. Başımın ağrısı hâlâ benimle olsa da buna alışmıştım. Yatakta sırtüstü uzanıp bomboş, yalnızca küçük bir avizeyi taşıyan bembeyaz tavana baktım. Canım acıyordu, çok acıyordu hem de. Daha dün bu yatakta Andrés'in öpücükleriyle uyanmıştım. Onun sıcaklığına karışmış, huzurla güne başlamıştım. O günkü kıyafetimi o seçmiş ve saçlarımı yapmıştı. Kalbim hep sevgiyle atmıştı. Fakat şimdi bu koca odada yapayalnızdım. Her şey bir anda öyle soğuk hale gelmişti ki bunu kaldıramıyordum. Bu oda aslında Andrés'in varlığıyla sıcak ve katlanılır geliyordu. Şimdi yalnızken, her şey öylesine uzak ki bana bu odaya ait değilmişim gibi. Bu eşyalara yabancı ve uzağım. Bilakis, onlar da bana öylelerdi.

my head & my heart.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin