Burası iyice sakinleşmiş. Evet tekrar kurgu yayınlamayacağım bir süre Watty'de ama bence hazır ortalık sakinleşmişken başka bir proje yapalım. Burada olmadığım sürece bazı yazılarımı yayınladığım bir blog açmıştım. Günlük olaylar, akademik yazılar...
Aradan birkaç ay geçti... Sanırım yaza girmek üzereydik. Birgün kayınvalideme gittik, dönüşte arabanın orada altı tane yavru ama anneleri yok gibi başlarında. Bir tanesi acayip oyuncu. Ayağımıza saldırıp duruyor. Diğerleri de onu dışlıyor. Yemek yerken aralarına almıyorlar falan. Bir dünya itiliyor kakılıyor. Aklımız kaldı ama baktık altısı bir arada, öyle ya da böyle birileri mama da çıkarıyor belli... Döndük eve geldik.
Tüm gece uyuyamadık...
Eşim sabahın bir körü kalktı, saat 5:30'da yola koyuldu. Gidip alıp geldi.
Kalikoymuş türü. Böyle böyle türleri de öğreniyoruz ama annemler isyanda. 'Hayvanat bahçesine çevirdiniz evi' diye herkes isyan ediyor.
Karaca'nın adı alaca olacaktı alında ama benim erkeklerim telaffuzumu bi' anlamadı; Karaca oldu.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
Karaca'nın ilk zamanları sıkıntılıydı. Her ilk'in yaşadığı deneme yanılma sıkıntısını yaşadı maalesef. Biz, başta Ginger'ı da kilitliyorduk geceleri kutuya çünkü Çakıl'a güvenemiyorduk. Sonra Karaca'yı resmen ayrı odaya aldık. Eğer Ginger salona girecekse Karaca'yı kilitledik, eğer Karaca'yı çıkartacaksak Ginger'ı salondan attık çünkü Ginger Bey sürekli Karaca'ya saldırıyordu; yani bize o zaman öyle geliyordu...
En sonunda Karaca kendini koruyabileceği kadar toparlandığında saldık... Ondan sonra eğlence başladı. Oynaşmalar hırlaşmalar... Aman Allah'ım...
Fakat sonrası fırtına gibi geçti...
Ha bu arada Ginger'ı kısırlaştırmıştık...
Dönelim başlayan fırtınaya.
Bizim bahçeye gelen bir sürü kedi var. Özellikle kışın, bahçe katıyız diye balkona sürekli mama kabı koyuyorum ki açlıktan ölen kalan olmasın. Yazın da bol bol su tabii...
Bu balkon kedilerinden biri hamileydi. Tam kızartma yaptığım bir sabah bangır bangır bağırmaya başladı. Benimkiler yeni uyanmış ama henüz ayılamamış, ben kızartmaya gömülmüş durumdayım, ocak açık vs...
Doğum başlamış belli ama baktı bizden hayır yok ortadan kayboldu.
Kahvaltı faslımız bittikten sonra yaklaşık üç saat anneyi aradık. Yeri iyi mi değil mi ona bakacağız. En sonunda bulduk. Yeri iyiymiş. Başka bir apartmanın bahçesine köpek kulübesi gibi bir şey koymuşlar kapaklı; beş yavruyla birlikte orada duruyor.
Yaklaşık üç dört gün boyunca sabah akşam gittim anneye mama koydum, suyunu kabını temizledim geldim ama bir sabah gittim ki yok.
İçeride sadece iki tane gözleri açılmamış bebe var o kadar...
Yaklaşık bir saat kadar orada bekledim, sonra bir baktım geliyor... Yavrulardan birini aldığı gibi apartmanın giriş katındaki dairenin penceresinden girdi içeriye...
Hayda...
Kapıları çaldım, yaşlı bir teyze çıktı. Meğerse Aile apartmanıymış.
Oğluyla gelininin evine giriyormuş anne kedi. Açtı kapıyı, aradık bulduk... Çekyatın altına almış bebeleri serseri. Kadın delirdi... Gelini çok korkarmış; zaten doğumu da orada yapmış...
'Bunları burdan al vallahi öldürcem artık yıldım,' dedi kadın.
Öldürecem lafını duyunca benim de içime şeytan kaçtı haliyle. Eşimi aradım. Hemen gelmesini ve gelirken de bir taşıma çantası getirmesini söyledim. Geldi, bebeleri aldık anneyle getirdik apartman boşluğuna.
Beşte mükemmel veled...
Yaklaşık 4 ay apartman boşluğunda baktım onlara... Bu arada üçüncü ay civarı aralarındaki tek dişiyi biri istedik verdik... Kaldı dört tane yakışıklı erkek elimize...
Fakat eve dört tane kedi almam mümkün değil; arada sırada hasta olmuşlarsa birer gün alıyorum ama oğlanı odadan atıyoruz; o babasıyla uyuyor ben oğlanın odada yavruyla kalıyorum... Çünkü Ginger beyimiz az asabi...
Sonunda, diğerlerini evlat edindiremeyince bahçeye alıştırmaya karar verdik. Sonuçta anneleri hâlâ başlarındaydı. Eğer biz olmasak bu kadarı da olmayacaktı...
İlk gün bahçeye çıkardık; sıkıntı yok... Zaten balkondan inmiyorlar aşağıya... E eşim de pinpirikleniyor; tüm malzemesini balkona taşıdı. Oradan giriyor toplantılara falan.
Akşam oldu, yavruları taşıma kutusuna koyduk, anne kutunun üstüne yattı. Geceyi de rahat geçirdik; sıkıntı yok.
Ertesi gün çıkardık yine, bu sefer daha serbest bıraktık; bahçede oynasınlar diye... O gün de eşimin işe gitmesi gerekiyor. Aradan birkaç saat geçti; bir miyavlama sesi anlatamam. Nasıl bir ağlama... Eyvah dedim bir şey oldu.
Bahçeye fırladım; üç yavru var dördüncüsü yok...
Aradım taradım, sonra bir baktım ki yirmi metrelik istinat duvarından aşağı düşmüş; on beşinci metresindeki bir çıkıntıya takılmış... Oğlan derste bu arada hâlâ... Okullar tam tatil olmamıştı.
Ona evde kalmasını söyledim, alttaki apartmanın bahçesine gittim, istinat duvarının beşinci metresine tırmanıp yaygaracıyı aldım oradan.
Bahçe geri getirdim, tam yere koydum bir bakarım ki koştura koştura yine istinat duvarına gidiyor...
Alıp eve getirdim... Eşimi aradım... 'Bu dışarıda yapamayacak,' dediğim anda akıbeti belli olmuştu. Böylece Topik Bey de evimize teşrif etti...
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.