Oxford'un gelişinden birkaç gün sonrasıydı...
Evde beş kedi... Köepk hayattan bezmiş. Niyeyse bir dünya kedi yatağı var ama Çakıl'ın yatağına bayılıyorlar.
Markete gidiyordum. Hani günlük alışveriş biraz da maksat yürüyüş olsun...
Tam gittim alışverişi yaptım dönüyorum; elimde de iki çanta... Yol kenarında bir kutu, kutunun içinde bir tane minnacık yavru; başında on bir – on iki yaşında bir oğlan; kutunun içinde bir tabak makarna; ve kutu yolun tam ortasında...
Hani yanında durmasan araba çarpıp geçer, bu ne yol ortasında diye.
"Bu nedir?" dedim.
"Ben bakıyorum abla... Annem apartman bahçesine izin vermedi," dedi.
Yani bebeyi bırak eve almayı, apartman bahçeine sokmamış hatun.
On metre gittim durdum; gittim geldim, baktım... Yok içime sinmiyor.
Araba çarpmasa köpek sürüleri var. Mümkün değil abahı çıkaramayacak. Çocuk da o sabah bulmuş bir ara sokaktan getirmiş. Hani belki ellemese annesi var. Çünkü gözler daha bebek kataraktı; daha süt bebesi yani...
Aldım kediyi, elimde çantalar, bahsettiği sokağa gittik aradım taradım bulamadım. Aldım kediyi, çantalardan birini çocğa verdim kediyi taşıyabileyim diye (elini de süremiyo annesi kızarmış), bizim apartmanın bahçesine kadar eşlik etti bana. Teşekkür ettim velede yolladım.
Evin kapısını çaldım; bu arada fotoğrafını yollamıştım eşime; çok da çirkin çıkmıştı fotoğrafta (çok güzel olmasına rağmen).
Eşim bir gördü; "Aha bu çok güzelmiş ya," deyi verdi...
Ve...
Ailemize hoş geldin Bıdık Hanım...
Bu arada harala gürele balkondaki bebelere de bakıyoruz... Altı kedi, bir köpek, bir veled, bir evden çalışan kocik!
Üstelik kedilerin son birkaç tanesi bir ay bile sürmedi, peş peşe geldiler...
Neyse...
Eşim markete gitti üç beş gün sonra...
WhatApp'a bak diye aradı evden çıktıktan bir saat sonra... Simsiyah, göbeği ya hastalıktan ya alerjiden kocaman olmuş, viyak viyak, tüyleri dökülmüş, gözleri çapaklı, gözlerinde bebek kataraktı, öldü ölecek bir yavru... deli gibi paçasına falan tırmanıyor...
"Getirme, ölür; çok üzülürsün," dedim...
"Bırakırsam kesin ölecek, yazık," dedi.
Zaten artık ne olur olmaz arabada kedi kutusu taşıyor. Aldı getirdi.
Ama tabii onu tecrit etmek zorunda kaldık. Mantarı varmış, alerjisi varmış. Bir marketin yanındaydı. Markettekiler kıyamamışlar süt vermişler sürekli ama laktoz alerji yapmış.
Bu arada siz siz olun bebek kedilere normal süt alıp vermeyin. Yapacaksanız bir iyilik, laktozsuz süt alın. Çoğunun laktoz toleransı yoktur çünkü.
İç paraziti deli gibi... Gramı tutmasına rağmen mecbur iç parazit yapıldı. Mantarı ve alerjisi için aşılar yapıldı. Şimdi buraya ilk bulduğumuz halinin fotoğraflarını bırakacağım ama sonra öyle güzel kız oldu ki anlatamam... Yazıların sonundaki karma fotoğraflarda görürsünüz...
İşte bu da Salem Hanım'ın teşrifiydi...
Dayanın... Az kaldı...
Arkası Yarın...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gerçek Masallar - Blog
No FicciónBurası iyice sakinleşmiş. Evet tekrar kurgu yayınlamayacağım bir süre Watty'de ama bence hazır ortalık sakinleşmişken başka bir proje yapalım. Burada olmadığım sürece bazı yazılarımı yayınladığım bir blog açmıştım. Günlük olaylar, akademik yazılar...